Vizyon Tarihi: 15 Mart 2013
Jîn, 17 yaşlarında, hayata katılmak için çıkışları zorlayan ve bu yolda karanlık ormanları cesurca aşmaya çalışan, sanki bir ‘Kırmızı Başlıklı Kız’dır.
Film, Jîn’in bilmediğimiz bir nedenle, dağdaki silahlı bir örgütten kaçmasıyla başlar. Hem kaçtığı örgüt elemanlarından, hem de kolluk kuvvetlerinden gizlenerek, dağlarda, ormanlarda
yapayalnız günler ve geceler geçirir. Amacı bir büyük şehre, hayata, belki de hiç görüp
bilmediği büyük dünyaların hayallerine ulaşmaktır.
Küçük ama dayanıklı vücudu, taze ama güçlü iradesiyle kendine doğanın ürkütücü karanlığı
ve vahşiliğinde yer açmayı başarır. Çatışmaların ortasında kalır, üzerine açılan ateşlerden
cesurca korunmayı bilir, korkar, üşür, karnını doyurur. Ona en büyük gücü ve teselliyi, belki
benzer tehditler altında beraber saf tuttuğu hayvanlar verir. Bir bombardımandan korunmak
için bir ayıyla bir ini paylaşır, bir geyikle dayanışır, yaralı bir eşeği tedavi eder, yumurtasını
yediği bir vahşi kuşla anlaşır, bir vaşak tarafından teselli edilir, bir yılan tarafından uyarılır,
bir at tarafından korunmaya çalışılır...
Sonunda elde ettiği sivil giysilerle dağdan iner.
Ancak onun için ova dağdan daha tehlikeli, daha tehditkar ve daha can yakıcıdır. Ne kadar
uğraşsa ve çırpınsa da gittikçe daralan çemberden çıkıp hayalini kurduğu yere (?) bir türlü
varamaz. Küçük narin vücudu gibi kalbi de ağır yaralar almaya devam eder.
Büyük bir hayal kırıklığıyla dağlara, yalnızlığına geri döner. Doğanın içine, melankolik,
uzanır. Yine bombaların ve kurşunların altında, devrilen ağaçların, parçalanan hayvanların
arasına sıkışır. Artık isyanı çaresizliğe dönüşmüştür.
Bu çıkışsız yolda, yaralı bedenini ve kalbini kucaklayacak, ağaçlar ve hayvanlardan başka
kimsesi yoktur.