Yönetmen: Ömer Kavur
Senarist: Ömer Kavur, Turgut Özakman
Görüntü Yönetmeni: Renato Fair
Özgün Müzik: Arif Erkin
Oyuncular: Necla Nazır, Serdar Gökhan, Bilal İnci, Nubar Terziyan, Mahmut Hekimoğlu, Güzin Özipek
Yapımcı: Necdet Barlık, Duran Tantekin
Yapım Şirketi: Günaydın Film
Türkiye, 1974, HDD, Renkli
84', Türkçe; Fransızca altyazılı
Türk sinemasının Batı sinemasıyla dirsek teması olan ilk yönetmeni Muhsin Ertuğrul'un da, sinemamızda uzun süre faaliyet göstermiş okullu ilk yönetmenimiz Ömer Kavur'un da "kadın meselesi" ile ilgilenen, aşılmamış birer film yapmaları tesadüf müdür? Kadın meselesi, Cumhuriyet dönemi kültür hayatımızda olduğu gibi sinemamızda da kendini dayatan "mesele"lerin ilklerindendir. Özellikle erkek yönetmenler bu mesele etrafında bazen oportünist bazen de vicdanlı bir biçimde dolanmışlardır. Kadın meselesi hem iç gıcıklayıcıdır, hem de iç acıtıcı. Tiyatrodan gelip 1910'lar ve 20'lerde İsveç ve Almanya'da aktör ve yönetmen olarak çalışan Muhsin Ertuğrul'un 1934 tarihli filmi Aysel, Bataklı Damın Kızı, Victor Sjöström'ün Tösen från Stormyrtorpet (1919) adlı melodramından uyarlamadır ve özellikle dönemin kırsalı anlatan Rus sinemasını, mesela Dovzhenkonun kimi filmlerini andırır.
Başrolde, erkeklerin insafına kalmış köylü kızı rolünde büyük başarı kazanan, o yıllar Türk sinemasının tek sarışın yıldızı, Marlene Dietrich'i Cahide Sonku var. Aysel, …' de sadece kadın meselesi üzerine gözlemler yoktur; toprak zenginleriyle köylüler, okumuş şehirli kadınlarla cahil köylü kızları, kaderini elinde tutabilmekle tutamamak arasındaki karşıtlıklar da vardır. Aysel,…, bu yönüyle bir "memleket filmi"dir de. Ömer Kavur'un sinema okulu IDHEC'den çıkar çıkmaz çektiği 1974 tarihli Yatık Emine ise Refik Halit Karay'ın Memleket Hikâyeleri kitabında yer alan aynı adlı öyküden uyarlama. Hikâye, Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında fahişelik yüzünden Anadolu'nun ücra bir kasabasına sürülen Emine'nin son günlerini konu edinir. Yatık Emine, Osmanlı İmparatorluğu'nun modernleşme dönemine denk düşen bir kadın hikâyesi olduğu kadar, hem Bressonvari minimal anlatımıyla sinemamızda bir ilk, hem de yıllar sonra Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes'daki ödül töreninde adını koyacağı bir hissin, "tutkuyla sevilen yalnız ve güzel ülke"nin dolaylı ifadesidir belki de… Kadının, ülkenin-ulusun temsili olarak kullanılışının dokunaklı örneklerinden biri olan, uzaklarda yalnız bırakılmış bu karakterden yola çıkarak denebilir ki, "hepimiz hâlâ Yatık Emine'yiz, hepimiz bir taşrada sürgünüz…"
– Fatih Özgüven