O’ nun dış dünyayı benzerlik olarak keşfediyor olması hakikatinin gerçeğini oluşturmaktadır. Fotoğraf mantığı kurgu ve proje mantığına refere ederek yeni açılımları da beraberinde getirmiştir.
Merkez dışında yaşamanın avantajı ya da dez avantajıyla eserler yaşanılan mekâna sıkıca sarılmıştır. Düşler Ülkesi bağlamında üretilen eserler geçmişle bugünün ilişkisi arasında gelgitler göstererek var olurlar. Sanatçının dünyasında kargalar, kartallar, ağaçlar, zebralar, inekler, köpekler, arabalar ve sorgulanan figürler yer almaktadır. Hayatın çeşitli kesitlerinden alınarak resme dönüştürülen bu insanlar resimle ve kompozisyonla bir bütünlük sağlamaktadırlar.
Sanatçının resimlerinde Gerçeklik ile gerçeküstü kavramlar arasında hassas bir denge vardır. Gerçeküstü bağlamda yeni bir dil oluşturulmuştur.
ADA’nın gözü yaşadığı dünyanın kaotik, bunalımlı dünyasından kendisini sıyırarak, düşler dünyasına hareket eder. Gözün buradaki mecrası hayalle buluşmak, yaşamak ve iz bırakmaktır.
Geri dönüşünde “Göz” birikimiyle hayalini dışa vurur ve tablolarındaki mecra kendisini resim olarak izleyenle buluşturur.
İzlerken izleyene referans veren Sanatçı yaşadığı dünyanın eksikliklerini, eklentilerini ayırt ederek, mesele olarak problematiğini tuval üzerinde boşluklarla ve zeminle dans ederek ortaya çıkarır.