Şirin Pancaroğlu-1

Söyleşi Röportajlar Şirin Pancaroğlu-1

Şirin Pancaroğlu ile arp ve müzik aşkı üzerine keyifli bir sohbet...

Paylaş:

Yorumlar:

istanbul.net.tr Ocak 15, 2014

İnsan bedeniyle kurduğu ilişki yönünden bakıldığında, arpın diğer enstrümanlardan çok daha özel bir anlamı var. Neredeyse bedenin tümüyle kavranan bir müzik aleti. Bu birlikteliğin, müzikteki beden ve ruh ilişkisine yansıması nasıl oluyor?

Evet, arp çalarken vücudun daha büyük bir kısmı enstrümana temas ediyor. Mesela bir flüt çaldığınız zaman, sadece parmak uçları ve dudakla temas esiyorsunuz ama arp, sağ dizin iç tarafına dayanıyor, çoğu zaman sol bacak da ona destek olmak zorunda, çünkü ağırlığı öyle taşıyorsunuz, ayrıca omuzla dengeliyorsunuz, bu durumda arkadaki gövde tamamen içinizde tınlamış oluyor, bir de tabii ince teller kulağınıza çok yakın duruyor, eller tellerin üzerinde, ayaklar da pedalların üzerinde oluyor. Hakikaten, enstrümanınızı kucağınıza almış gibi oluyorsunuz.
Ben hep, müziğin titreşimlerinin insanın bedeninin içine yayılmasının çok sağlıklı bir şey olduğunu duyarak büyüdüm. Özellikle doğu felsefelerinde bunu görebiliyoruz; meditasyon yaparken bir takım titreşimler çıkarıldığını, o titreşimlerin vücuttaki dağılımının bizi toksinlerden arındırdığını, sükunet verdiğini biliyoruz. Arpın da böyle bir yönü olduğunu düşünüyorum. Ben ilk çaldığım zaman çok şaşırmıştım, çünkü inci taneleri içime yağıyormuş gibi hissetmiştim. Yağmur gibi ama yağmur değil, ıslak bir şey değil... inci taneleri, hem parlıyor, hem de içime damlıyor gibi hissetmiştim. O titreşimleri bedeninizin birçok yönüyle hissetmenizin pozitif bir yönü olduğuna inanıyorum tabii. Çok da zevk veren bir şey olduğu kesin.

Arpistlerin daha uzun ömürlü oldukları doğru mu?

Benim gözlemlediğim kadarıyla, evet. Sanırım arp, insanı zinde tutuyor, çünkü her enstrümanda alt beden üst beden koordinasyonu gerekmiyor, bunu gerektiren enstrüman sayısı az. Belki biraz piyanoda bu var, üç pedal kullanılıyor ama arptaki pedallarla aynı işlevi görmediği gibi o kadar karmaşık da değil. Arpta yedi pedal var ve her bir pedalın üç ayrı pozisyonu var. Sürekli ayaklarınızı hareket ettirerek, diyezleri ve bemolleri veriyorsunuz. Bir takım sesler elleriniz altındayken diğerlerini ayaklarınızı kullanarak elde edebiliyorsunuz. Bu yüzden çok önemli bir alt beden-üst beden, yani el-ayak koordinasyonu gerekiyor. İnsanın, yaşlanmaya başladığı zaman, motor becerilerde ilk kaybettiği şeylerden biri de bu zaten; alt beden-üst beden koordinasyonu zayıfladığı için yürümek zorlaşıyor, refleksler azalıyor vs...Arp bunu sürekli çalıştıran bir enstrüman olduğu için, bütün hayatınız boyunca arp çalarsanız sizi daha zinde tutacağı, motor becerilerinizi geliştireceği kesin. Gerçekten de ünlü arpistlerin çoğu çok uzun yaşamışlar. Aralarında kanser yüzünden kaybettiğimiz birkaç ünlü arpist de var tabii ama bu tür istisnai örnekler dışında, çarpıcı bir şekilde çok uzun ömürlü olduklarını görüyoruz. Zaten müzik de tek başına, sizi hayata bağlayan bir unsur olabiliyor. Kafanızı sürekli işletmek zorundasınız, çünkü hem aptal olup hem de iyi bir müzisyen olamıyorsunuz; müzik zihninizin çalışmasına yarıyor. Bir yandan da, psikolojik olarak sizi çok rahatlatabiliyor. Bunu doğru sindiren insanların, hem fiziksel hem ruhsal olarak yaşamları daha sağlıklı bir olabiliyor ve daha uzun yaşıyorlar.
Uzun ömürlü olmaları bakımından arpistlerin müzisyenler içinde farklı bir konuma sahip olduklarını söylediniz, ancak genel olarak müzisyenler, diğer birçok meslek sahibine kıyasla çok daha zinde, çok daha yaşama bağlı insanlar. Bunu nasıl açıklayabilirsiniz?

Müzik, her şeyden önce sürekli bir motivasyon kaynağı oluyor sizin için. Hırstan bahsetmiyorum, hırs yıpratıcı, ama müziğin hayata bağlı kalmanızı sağlayacak bir tarafı var. Bir de tabii bir iletişim aracı olduğu için. Önemli olan sadece insanın kendine çalması değil; meslek olarak ya da amatör olarak diyelim ki siz müziğinizi insanlarla paylaşıyorsunuz, işte bu iyice insanı sağlıklı kılan bir şey. Mesela, bir konser esnasında ve sonrasında insanın direnci çok yüksek oluyor. Gerçekten de müzik hayata bağlıyor insanı. Öyle birdenbire sırtınızı dönüp “benim zamanım geldi artık” deyip çekip gidemiyorsunuz. Verecek bir şeyinizin, bir misyonunuzun olduğunu hissettiğiniz an müzik zaten sizi bir yere taşıyor. Bir de hep daha iyisini yapmaya götürüyor. Bunlar beni zinde tutuyor.

Müzik, doğal bir vitamin kaynağı yani.

Evet, kesinlikle.

Müziğin, müzisyenleri daha hoşgörülü kıldığı söylenebilir mi?

Kılması gerekir. Doğru okunduğu zaman tabii. Barışçıl bir iş yapıyorsunuz çünkü. Diğer dünyevi işlerle pek alakası yok. Hem bu dünyadan hem de değil gibi...Güzel ahenkli sesleri bir araya getirmeye çalışıyorsunuz. Bundan daha barışçıl bir iş olabilir mi? İnsan böyle bir yeteneğe sahipse, müteşekkir olmalı. Ben, böyle bir becerim olduğu için mutluyum. Kendinizde böyle bir cevher hissettiğiniz zaman onu geliştirmek istiyorsunuz, onu yok etmek istemiyorsunuz, kendinize iyi bakıyorsunuz. Tabii, kendine iyi bakmayan müzisyenler de var. Klasik müzikte biraz daha az da, rock müzisyenlerinde bu tür örnekler daha çok. Hepimiz büyük bir familyayız ama imajımızı bozdukları için kızarız biraz rock camiasına. Özellikle uyuşturucu kullanımı konusunda. Birçok gençle karşılaşıyorum, kendi müziğini kendi yaratan ve uyuşturucudan medet uman insanlar uyuşturucunun etkisiyle havaya gireceklerini ve bambaşka şeyler yaratabileceklerini zannediyorlar. Halbuki ne varsa onu yaratıyorsunuz. Alkolizm ve uyuşturucu bağımlılığı tam tersine müzisyenlerden neler alıp götürüyor, farkında değiller. Zaten olmayan bir şeyi getiremez size. Geçen sene, üniversitede bir ders esnasında bir öğrenci “...ama Miles Davis” diye atıp tutmaya başlayınca “Eğer böyle bir sorunu olmasaydı, Miles Davis neler yapabilirdi hiç düşündün mü?” dedim. Miles Davis tabii ki çok büyük ama daha neler yapabilirdi!
Aslında, bir disiplin olarak doğru okuduğunuz zaman ve doğa dengelerine de saygılıysanız müzik doğayı kendi içinde barındırıyor, belki hoşgörü buradan da geliyor. Hoşgörüden daha ziyade anlayış getiriyor, geniş bir anlayışa sahip olmanızı sağlayabiliyor. Ayrıca müzik benim daha düzenli yaşamamı sağlıyor.

Röportaj: GÖKÇE TUNCER

Röportajın devamı için tıklayın

istanbul.net.tr

Kare Kod (QR) Uygulaması

Sitemizde yer alan Mekan sahipleri ,etkinlik düzenleyenler, Kare (QR) kodunuzu oluşturun, bilgilerinizi mobil kullanıcılarla kolayca paylaşın. Oluşturduğunuz kare (QR) kodu yazıcınızdan basarak hemen kullanabilirsiniz.

Herhangi bir yorum yapılmadı ilk yorumlayan siz olun...
Yorumlar yaparak sesini duyur..!

İlginizi Çekebilir

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT