Fotoğraftaki adamlar için, bayrağı dikmek yorucu bir savaşın içindeki küçük bir formalite; ama evdekiler için; yıkıcı engellere karşı tek söz etmeden işbirliği yapan bu adamların görüntüsü, kahraman sözcüğünün tanımıdır. Bu görüntü, umuda aç ve bitmeyecekmiş gibi görünen bir savaşın bitkinliğini taşıyan Amerikan halkını yakalar. Annelere, oğullarının sağ salim geri döneceğine inanmaları için bir neden; dönmeyecek oğullarının yasını tutanlara ise bir amaç verir.
Hayatta kalan “Bayrak Dikenler” fotoğrafın uyandırdığı duyguları vurgulamak için savaştan çekilip Birleşik Devletler’e geri gönderilirler ve orada ülkelerine, savaş meydanında değil ama ”gerçek kahramanlara” yakın olmak için bir araya gelen ve savaş harcamalarını karşılamak için gerekli çekleri yazan yığınların arasında hizmet etmeye devam ederler.
İki Akademi Ödüllü yönetmen Clint Eastwood’un çektiği, “Atalarımızın Bayrakları”; savaşın, uzaktan göründüğü ve savaş meydanındaki askerlerin yaşadığı haliyle güçlü bir incelemesini yapıyor. Iwo Jima’daki muharebenin geniş ve kaotik arkaplanında geçen samimi bir dostluk, cesaret, hayatta kalma ve fedakârlık öyküsü olan film, Joe Rosenthal’in fotoğraf makinesinden göründüğü haliyle bir anı ve o anın yalnızca harekete geçirdiği ülke değil, kameranın merceğindeki adamlar üzerindeki etkisini de anlatıyor.