Franck Ciup
Paris Müzik Öğretmenliği Okulundan mezun olan piyanist, besteci Franck Ciup, birden fazla faaliyetin çok sesliliğinde çift « şapkalı » bir kişiliktir. Hayatının ilk bölümünde müzisyen iken, 1998’de « Col Claudine » adında bir kadın hazır giyim markası kurarak, 2010 ’a kadar on beş yıl boyunca, konserlerine paralel olarak, 70’ten fazla çalışanı olan bu KOBİ’yi işletmiştir.
2006’da evinde ufak bir tiyatro yaptırır (Théâtre Saint Bonnet) ve artık kendisini oyuncuları sahneye çıkartmak, beste yapmak, konser vermek, geleceğin izleyicileriyle büyük bestecilere olan sevgisini paylaşmak için çocuklara pedagoji seansları hazırlamak gibi tutkularına adamaya başlar.
2013’te, «Concertopitaux» adı altında bir dizi konser vermeye başlar. Medef’in de yardımıyla bir piyano alınır; kendisi ve Bourges kentine gelen ünlü sanatçılar ücret talep etmeden hastanede konser verirler.
Kasım 2013’te, hayranı olduğu besteci ve piyanist dostu Stéphane BLET tarafından Notre Dame de Sion Lisesinde harika bir ekip tarafından ağırlanan İSTANBUL 1. Uluslararası Piyano Yarışması’nın jürisine katılmak üzere davet edilir.
Program:
• Eric SATIE, 1ere Gymnopédie
• Franck CIUP, Ode à la joie
• Franck CIUP, Hommage à Jeanne
• Frédéric CHOPIN, Valse n°2 opus 34
• Franck CIUP, Le pardon
• Franck CIUP, Fantaisie opus 112 (extrait)
• Jean Sebastien BACH, Variations Goldberg (extrait)
• Franck CIUP, Hommage à Dinu Lipatti
• Franck CIUP, Istanbul forever
Franck CIUP’un Piyano Besteleri Hakkında Notlar
Besteci Franck Ciup’un kendisinin de söylediği gibi, bestelerinin her biri bir çeşit iddiasız «commedia dell’Arte» oluşturuyor.
İşin kökeninde, sevdiği bestecilerden «müzikal alıntılar» katarak oluşturduğu doğaçlamalar bulunuyor; «benim müziğim basit, popüler, ancak özenli bir yorum gerektiriyor; benim tek derdim dinleyicileri sıkmamak, onları şaşırtıp, doğrudan kalplerine seslenmek.»
Bahis kazanılmıştır; dinleyici kendini düşünceli bir dinlemeye bırakıyor ve tıpkı müziğin çağrıştırdığı film müzikleri gibi, gözünün önünden görüntü şeritleri geçiyor, art arda yoğun duygular, birbirini kovalıyor.
Şiddetli ve tutkulu sayfalar; aletin uçlardaki tuşlarının en tizinden kullanıldığında, cehennemin kötülüğü içinde masumiyet dünyası canlandığında, sonu gelmeyen zincirlemelerin kasırgasında sürüklenerek, sükûnet ve tefekkür arasında birbirini izliyor.
…… Gençler konser sonunda gelip de size « senin müziğin insanın içini parçalıyor...» dediğinde, bahis kazanılmıştır.