Brandon Hendrick’in “Transience” adlı kişisel sergisi, Mina Asena Öztürk
küratörlüğünde, 19 Ağustos-16 Eylül tarihleri arasında Collect Gallery’de ziyarete açılıyor. Sanatçının son dönem çalışmalarının odak noktası olan; İskoçya, Bulgaristan ve Yunanistan’dan geçen bir trenin içinden çekilmiş fotoğraflardan yola çıkan sergi, gerçeklik ve hayal gücü arasında gezinen resimleri bir araya getiriyor.
Sergideki eserler cep telefonu kamerası ile çekilmiş fotoğraflara dayanır ve anıların ne kadar çabuk ve belirsiz bir şekilde unutulabileceğinin göstergesidir. Gerçek konumların temsilleri olan bu resimler aynı zamanda belirli bir yerin tanımlayıcı özelliklerini içermezler. Hem her yerde hem de hiçbir yerdedirler, böylece yerel veya coğrafi konumlarının ötesinde özellikler gösterirler.
Hendrick’in sıklıkla kullandığı pencereler, tutarlı bir deneyim fikri üretirken aynı zamanda bu fikri parçalar. Pencereler dışarıdaki manzaraya karşı hem bir kapı hem de bir engeldir. Sanatçının eserlerinde, spiritüel ve fiziksel alemler arasındaki engeller ortadan kalktığında ve tanıdık olan tuhaflaştığında gördüğümüz şey sıradanlığın tekinsizliğidir.
Ev ve konum kavramlarını sorgularken, belleğin önemini araştıran sanatçı, hem kişisel yaşamından hem de popüler kültürden yararlanır. Psikolojik ve mahrem alanlar arasındaki ilişkiyi anlamak için ev, bir başlangıç noktasıdır. Figürlerden yoksun bu kafa karıştırıcı ve muğlak iç mekânlar, evin bir iç sükunet yeri olduğu fikrini sorgulamaktadır. Bu iç mekânların çoğu gerçek mekânların tasviri iken, bazı yönleri üretim aşamasında kurgulanmıştır. Gerçeklik ve hayal gücü arasındaki çizgiyi aşan bu resimler, pencereler, televizyon ekranları ve onlara rüya gibi bir kalıcılık veren diğer görüntülere sahiptir.