“Dehliz”in sözlük anlamı, hepimizin malûmudur: Üstü kapalı, dar ve uzun geçit. Dehliz, edebi metinlerde derin, gizli, gizemli ve biraz da karanlık anlamlarına gelen bir sıfat olarak da kullanılır; bir yandan da kâbuslarımızın olmazsa olmaz mekânıdır. Mahremiyeti de temsil eder, gizemi de, korkuları da, geçişliliği de…
Cemile Kaptan’ın Tophane-i Âmire Kültür Merkezi Sarnıç Galeri’de açtığı kişisel sergisinin ismi de “Dehliz” ve sözcük, Cemile Kaptan’ın üretimini tek kelimeyle tanımlamak istersek, seçebileceğimiz yegâne sözcük. Cemile Kaptan’ın çalışmaları tamamen kişisel hikâyelerden, sanatçının tecrübelerinden yola çıkıyor. Ancak sanatçı bu kişisel, mahrem deneyimlerini de izleyiciyle tam olarak paylaşmıyor; başka bir deyişle izleyicinin onun bu mahrem hikâyelerinden yola çıkarak yeni bir deneyim yaşamasını istediği için bu hikâyeyi bize net olarak göstermiyor. Sadece kapıyı aralıyor ya da bir karşılaşma anı oluşturuyor.
Cemile Kaptan’ın sergide üç yol hikâyesi yer alıyor: “46 Dakika”, “11 Sene” ve “13 Saniye”. Marc Augé, “Eğer bir yer tarihselliği ve kimlikle ilişkisi üzerinden tanımlanıyorsa, tarihsel, ilişkisel veya kimlikle ilişkili olarak tanımlanamayan mekân da “yok-yer” olacaktır” diye yazar ve yok-yerlere örnek olarak, yolcuların kimliklerinin hayatlarını çok da ele vermediği, anlık karşılaşmaların, geçiciliğin mekânları olan havaalanlarını verir. Cemile Kaptan’ın videoları ve bunları sergileme biçimi de akla “yok-yer” tanımını getiriyor. Kaptan’ın mahrem içeriğini bizlerle paylaşması da, onları paylaşmak için seçtiği mekânlar da ancak “yok-yer” olarak adlandırılabilir; tıpkı dehliz gibi…