Işık Zaman Mekan olgusu üzerine bir fotoğraf çalışması
Işık “görmek” ediminin ana unsurunu oluşturuyor. Işık olmadan birçok şeyin varlığından söz etmemiz mümkün değil. Geceyle gündüz arasındaki farkın temel kaynağını oluşturan da o. Işık, kendini bazen nesnede görünür kılıyor, bazen nesnenin kendisini görünür kılıyor.
Nesnenin kendisi varlığını ışığın aydınlatıcı etkisinde ortaya koyuyor. Işıkla birlikte süslenerek kendine en güzel görünümü veriyor. Işığın kendisi de bazen nesneyle olan buluşması, içiçeliği sırasında kendi gizli yanlarını açığa vuruyor.
“Dioptrics serisiyle ışığın gizemini aramaya başladım. Nesnelerin her seferinde başka bir elbiseye bürünüp kendilerini gözler önüne sermesi, ışığın nesneye çarpması, nesneden yansıması, onu yeni baştan var etmesiyle mümkün oluyor.”
Işığın oluşturduğu nesneye ait gölge ve ışığın kendisi arasındaki ilişki biçimiyle ilgilenmeye başlayan Emine Akbucak, bu ilişki biçiminin kendine ait bir zaman-mekan olgusu yarattığını gözlemledi.
Çalışmasını var olan nesnel gerçekliğin ötesine taşınan, soyut başka bir gerçekliğin daha olabileceği üstünde yoğunlaştırdı. Işık-Zaman-Mekan incelemesini mimari yapılar ve nesneler üzerinde yaptı. Işık ve gölge oyunlarının ayrıcalıklı bir perspektif oluşturduğu mimari yapılarda geometri ve renk kompozisyonları aradı. Çalışmanın geldiği en son noktada renk unsuru ön plana çıktı. Soyut sanatın özünde rengin çok büyük bir yere sahip olduğunu gördü.
Emine Akbucak: “Renkler tıpkı müzikte olduğu gibi insan ruhunu direkt ve derinden etkileyen soyutlamayla gelen bir algılama biçimi yaratıyor. Işığın ve renklerin sahip olduğu çarpıcılığı fotoğraflarla izleyiciye aktarmak, izleyiciyle fotoğraflar arasında öznel bir ilişki biçimine ulaşmak istedim. İlham aldığım düşünceleri paylaşmak isterim: