Jacques Bosser Fransa ve Kolonial Fransa’nın kadınlarını kendi yorumu ile bu sergide izleyicisine sunuyor. Çocukluğunun geçtiği Ekvatoryal Afrika’nın kadınlarının hüzünlü gözleri, kendilerine has geleneksel şapkaları, siyasi liderlerinin yüzlerinin işlendiği kumaşların önünde görebildiğimizden çok daha fazlasını anlatıyor. Bir siyah kadın, Avrupalılara özgü sarı bir perukla, bir Marylin Monroe’muşcasına, bize şuh ama bir o kadar da ürkek bakıyor. Bir beyaz Fransız ‘kadın’, Afrikalıların üzerlerine kendi siyasi liderlerinin resimlerini bastırarak, propaganda afişi olarak kullandıklari, yine Avrupalıların sömürgesi olan Hindistan’dan ithal edilen kumasların önünde, beyaza boyanmış yüzü ve geleneksel şekilde başının üzerine bağlanmış bir kalın kumaş ile uzaklara bakıyor. Sanatçının « Wax Spirit » isimli serisinden seçilmiş bu fotoğraflarda Bosser, hem kendi çocukluğuna, hem ülkesinin kolonial geçmişine, hem de Fransa’da yaşayan Afrika kökenli Fransız kadınların iki kültürlülüğüne, bunun getirdiği sancılara, ikilemlere ve yabancılaşmaya dikkat çekiyor.

« BTK Project » isimli serisinden seçilmiş olan 4 eserinde Jacques Bosser model olarak, ünlü psikanalist Sigmund Freud’un torunu ressam Lucien Freud’ün modeli Sue Tilley’yi kullanıyor. Yine bir dönem Fransa’yı ve tüm Avrupa’yı derinden etkilemiş Japon kültürünü ve Japon sanatını, ikonlasmış bir Ingiliz kadın ile izleyicisine sunuyor. Baştan aşağı, makyajı, saçı ve kostümü ile geyşalaştırılmış bu ‘kadın’ı Heizo’da ağızından geçirdiği bir halat ile susturuyor, Danzo’da dizlerinin üzerinde çömeltiyor, Myoshi ve Oneo’da ise yüzünü gizleyip, arkasi dönük fotoğraflıyor.

Seçkideki diğer yapıtlar Jacques Bosser’in Fransa’nın en batı ucunda yer alan Broton bölgesinin giysi, kumaş ve motiflerini, siyah, beyaz ve kuzey afrika kökenli fransız kadınlar üzerinde kullandığı « Heol »serisinden, Banba, Dezi, Yuz ve Aze. « Vierges/Angels » serisinden ise iki çarpıcı eser karşımıza çıkıyor. The Lord isimli eserde henüz kadınlık çağına ulaşmamış bir kız çocuğunu elinde bir silah ile, bu sefer dini sembollerle bezenmiş bir Afrika kumaşının önünde görüyoruz. Bu seriden « FEMME » sergisi için seçilmiş bir diğer eser ise, Jacques Bosser’in, dünyaca ünlü kadın sanatçı Valie Export’un 1969 senesinde gerçeklestirdiği ve büyük ses getiren ‘Genital Panic’ performansının kendi yorumu olarak yarattığı Black Panic. Valie Export’un bu performansı daha sonra bir çok kadın ve kadın sanatçıya ilham vermiş, son olarak Marina Abramovic, New York Guggenheim’da bu ‘kadın’ ve ‘feminizm’in sembolü olmuş sahneyi canladırmıştır.

Seçkiye son eklenen eserler, Bosser’in aynı zamanda en yeni işleri olan Léa ve Sym’dir. Bu eserler, « Cibachromes » serisinin çarpıcı yeşil, kırmızı ve sarılarının aksine, daha yumuşak ve pastel renklere sahiptirler.

Jacques Bosser’in « FEMME » isimli bu sergisindeki 21 eser, temasınıyla örtüşür şekilde, sanatçının « KADIN » ı nasıl gördüğünü ve en önemlisi nasıl göstermek istediğini Türk sanat sahnesine sunuyor.