1. Gün
İstanbul - Singapur
Güney Doğu Asya Bölgesi’nin en kadim miraslarını barındıran, bölgenin binlerce yıllık tarihindeki en önemli dönüm noktalarına tanıklık etmiş, soykırımların; savaşların; siyasi çekişmelerin gölgesinde kalmış en derin kültür notalarının izinde Vietnam ve Kamboçya’ya doğru çıkacağımız yolculuğumuza İstanbul Havalimanı Dış Hatlar Terminali acente kontuarı önünde rehberimiz ve yetkililerimiz ile buluşarak başlıyoruz. Saat 13:30'da Singapur Havayolları’nın SQ-391 seferi ile Singapur’a hareket ediyor ve geceyi uçakta geçiriyoruz.
2. Gün
Singapur - Ho Chi Minh
Sabah 05:45'te Singapur’a varışımız ile birlikte Singapur Havayolları bağlantılı uçuşu ile saat 09:50'de Ho Chi Minh’e hareket ediyor ve 11:00'da varışımız ile birlikte havalimanında karşılanarak otele transfer ediliyoruz. Yerel bir restoranda akşam yemeğimizi alıyoruz. Geceleme otelimizde.
3. Gün
Ho Chi Minh - Chu Chi Tünelleri - Ho Chi Minh
Kahvaltı sonrası Vietnam Savaşı esnasında tam 17.000 kişinin yer altına inmesine olanak sağlayan tam bir mühendislik harikası olarak tarif edebileceğimiz Cu Chi Tünelleri’ni geziyoruz. Chu Chi, Ho Chi Minh'e 70 km mesafede, savaşta kullanılan yeraltı tünelleri ile ünlü bir kasabadır. Kuzey Vietnam'dan Güney Vietnam'a gizlice silah ve asker taşınmasında kullanılan Ho Chi Minh patikasının bittiği yer Chu Chi kasabasıdır. Savaş sırasında Chu Chi'yi savunmak ve bölgede her zaman adam bulundurmak için çok ilginç bir yönteme, yer altında yaşamak gibi bir yönteme başvurmuşlardır. 1960'ların başında Chu Chi'de küçük tüneller açılmaya başlanmıştır. 1965'te tünellerin toplam uzunluğu 250 km'ye çıkmış ve içlerine onlarca mutfak, yatakhane ve hastane yapılmıştır. Tünellerin, labirent gibi yer altında dolanarak Kamboçya sınırına kadar dayandığı söylenmektedir. Tünellerin yapımına 1948 senesinde başlanmış ve 20 sene boyunca devam etmiştir. Tüneller, ilk yapıldığı yıllarda Fransızlara karşı savunma amaçlı bir görev üstlenmişken, daha sonraki yıllarda Amerika ve Vietnam arasındaki savaş süresince çok önemli işlevler görmüştür. Öğleden sonra Ho Chi Minh’e dönerek şehrin en önemli simgelerinden birisi olan ve Fransız Koloni Dönemi’ne ait Eski Postane, Paris’teki orjinalinin minyatür bir kopyası olan göz alıcı Notre Dame Katedrali, Amerikan egemenliği altında iken Güney Vietnam’ın karargâhı olarak kullanılan Yeniden Birleşme Sarayı ve Ben Than Pazarı duraklarımız arasında yer alıyor. Yeniden Birleşme Sarayı, Güney Vietnam'ın eski başkanlık sarayı olup, Kuzey Vietnamlılar güneyi ele geçirip özgürleştirince, sarayı olduğu gibi bırakıp müze haline getirmişlerdir. 1975 senesinde sarayın kapılarını kırıp içeri giren tank giriş kapısının yanında yer almaktadır. Yerel restoranlarda öğle ve akşam yemeklerimizi alıyoruz. Geceleme otelimizde.
4. Gün
Ho Chi Minh - Hanoi
Kahvaltı sonrası Vietnam’ın bir doğa harikası olan Mekong Deltası’nı gezmek için deltanın büyük limanı My Tho’ya gidiyoruz ve buradan eşsiz bir tekne yolculuğuna çıkıyoruz. Mekong Deltası, Güneydoğu Vietnam'da, Mekong Nehri'nin kollar halinde Güney Çin Denizi'ne döküldüğü bölge olup, yaklaşık 39.000 kilometrekarelik bir yüzölçümü ile büyük bir alana yayılmıştır. Vietnam'ın yiyecek ambarı olan su ile kaplı bölgenin yüzölçümü mevsimden mevsime değişiklik göstermektedir. Mekong Nehri denize 9 büyük koldan döküldüğü için, Mekong Deltası'na Vietnam dilinde "Dokuz Ejder Deltası" denmektedir. Mekong Nehri, Tayland, Laos, Kamboçya ve Vietnam'ı dolaşarak denize dökülmekte olup, nehrin aşağı bölümünde Mekong Deltası bulunmaktadır. Burası, dünyadaki en geniş 34 düzlük arasında yer almakta olup, Amazon ve Bramapur Nehirleri'nden sonra 3. sırada en geniş doğal bölgeyi oluşturmaktadır. Mekong Deltası son zamanlarda biyolojik bir hazine olarak nitelendirilmekte olup, yakın zamanda bölgede 10.000 küsür yeni biyolojik tür bulunmuştur. Çin kayığı da denilen ‘sampan’a binerek egzotik ağaçlar ile çevrili dar kanallarda unutulmaz gezimize devam ediyoruz. Hindistan cevizi şekerlemeleri satan yerel bir imalathaneyi, bal çayı içeceğimiz arı çiftliğini gezip, kısa bir at arabası yolculuğu da yaparak turumuzu bitiriyoruz. Yerel restoranlarda öğle ve akşam yemeklerimizi alıyor ve otele geçiyoruz. Geceleme otelimizde.
5. Gün
Ho Chi Minh - Hanoi
Öğleden sonra havalimanına transfer ediliyor ve yerel havayolları ile Hanoi’ye hareket ediyoruz. Hanoi’ye varışımızı takiben havalimanında karşılanarak yerel bir restoranda akşam yemeğimizi alıyoruz. Geceleme otelimizde.
6. Gün
Hanoi
Kahvaltı sonrası Hanoi’de şehir turumuza başlıyoruz. Vietnam’ın en büyük ikinci şehri ve başkenti olan Hanoi, bir sokakta yürürken Uzak Doğu kültüründen bir pagoda veya tapınak ile hemen yakınındaki başka bir sokakta ise Fransız stili villa tipi evler ile karşılaşabileceğiniz bir şehirdir. M.Ö. 3000 yılından bu yana var olduğu bilinen Hanoi’de yaşam, öncelikle C? Loa Kalesi etrafında gelişmiştir. M.S. 1010 yılından Çinlilerin işgalinin gerçekleştiği 1408 yılına kadar Ly Hükümdarlığı tarafından yönetilen Hanoi, ardından Dong Quan ismini alarak Çinliler tarafından yönetilmeye başlamıştır. Daha sonra Le Hükümdarlığı bölgeyi ele geçirmiştir. Hanoi, 1802 yılında Nguyen Hükümdarlığı’nın ve 1873 yılında Fransızların eline geçmiştir. Fransa kurduğu Hindiçin bölgesinin başkenti olarak Hanoi’yi seçtiğinden burada Fransız mimari ve şehir planlamasından pek çok örneğe rastlanır. 1940 yılında Japonların eline geçen Hanoi, 1945 yılında serbestleştirilmiş; 9 yıl süren Fransız savaşları sonrasında 1954 yılında Kuzey Vietnam’ın başkenti olmuştur. Vietnam Savaşı sonrasında ise 1976 yılında Hanoi, Kuzey ve Güney Vietnam’ın birleşmesiyle Vietnam’ın başkenti olmuştur. Hanoi’de dolaşmak; tarih, kültür, mimari, yeşil alanlar ve göllerin doyasıya tadına varmak anlamına gelir. Vietnam devriminin mimarı ve Sosyalist Vietnam Cumhuriyeti’nin kurucusu Ho Chi Minh’in mumyasının bulunduğu Ho Chi Minh Anıt Mezarı, kendisinin hayatının son 10 senesini geçirdiği başkanlık sarayı ve bahçesinde yer alan kazıklar üzerine inşa edilmiş otantik evi, lotus çiçekli bir havuzun ortasında yükselen zerafet örneği olan Tek Sütunlu Pagoda, Vietnam’ın ilk üniversitesi olarak kabul edilen Edebiyat Tapınağı gezilerimizi yapıyoruz. Öğleden sonra ise Hoan Kiem Gölü ve Eski Şehir etrafında tuk tuk bisikletler ile otantik bir tur gerçekleştiriyoruz. Yerel restoranlarda akşam yemeğimizi alıyoruz. Geceleme otelimizde.
7. Gün
Hanoi
Erken saatlerde alacağımız kahvaltı sonrası otelden ayrılarak 4 saat sürecek bir yolculukla Halong Körfezi’ne varıyoruz. Tabiatın kendini tüm cömertliği ile sunduğu, ortalama 1600 adacığı içine alan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan bir cennet köşesi Halong Körfezi’nde saat 12:30’da teknemize binerek hoş geldin kokteyli eşliğinde büyüleyici manzaranın keyfini çıkarıyoruz. Kabinlerimize yerleştikten sonra ise Halong Körfezi’ndeki turumuza başlıyor, köyleri, yüzen evlerde yaşayan insanları görüyoruz. Ha Long Körfezi efsanesine göre, Çinlilerle yapılan bir savaşta zor durumda kalan Vietnamlılara tanrılar bir ejderha gönderir. Bu ejder, ağzından yeşim ve mücevherler saçarak, Halong Körfezi'ndeki kireçtaşından adacıkları oluşturur ve bu set sayesinde Çinliler burayı ele geçiremezler. Daha sonra bu ejder yeryüzünde yerleşmek için buraya konduğu zaman körfez Ha Long Körfezi adını alır. Ha Long "İnen Ejder" anlamına gelmektedir. Peri masallarındaki dekorlara benzeyen bu körfezde yeşilliklerle kaplı üç binden fazla adacık bulunmaktadır. Kayaların bazılarının iç kısımları ve tepelerinde tapınaklar yer alır ve kayalıkların arasında ve suyun üzerinde balıkçı köylerinde yerel halk halen yaşamlarını sürdürmektedir. Aynı körfezde sayıları 366'yı bulan bir takımadalar grubu bulunmaktadır. Halong Körfezi, suyu ve adaları ile birlikte 1.500 kilometrekarelik bir alanı kapsamakta olup, bu cennet köşesi bir dünya mirası olarak ziyaretçilerini ağırlamaktadır. Geceleme Otelimizde.
8. Gün
Hanoi - Siem Reap
Sabah Kahvaltısından sonra Hanoi Havalimanı’na doğru yola çıkıyoruz. Yerel havayolları ile Siem Reap’e hareket ediyor ve varışımız ile birlikte havalimanında karşılanarak otele transfer ediliyoruz. Siem Reap, bir diğer ismi ile "Siam", bugünkü Tayland'ın eski ismi olan "Siyam" anlamına gelmekte olup, Reap ise "Yok edildi, yenildi" anlamına geliyor. Bir nevi "Yenilen Siyam Halkı" anlamına gelen şehrin ismi 15. yüzyılda Taylandlılar tarafından işgal edildikten sonra Khmerlerin (Kamboçyalılar) ani bir baskınla şehri geri almaları ile birlikte konulmuştur. Yerel restoranlarda akşam yemeğimizi alıyoruz. Geceleme otelimizde.
9. Gün
Siem Reap - Angkor Wat – Siem Reap
Kahvaltı sonrası insan beyninin bugüne kadar tasarladığı en görkemli ve en uyumlu yapıtı olarak tarihe adını kazıyan bir dünya mirası Angkor Wat Tapınağı’nı ziyaret ediyoruz. Angkor Medeniyeti’nin izlerini her adımda taşıyan, 630 sene hüküm süren Khmer Krallığı’nın günümüze kutsal bir hediyesi gibi bizleri karşılayan tapınak kompleksini geziyoruz. Efsaneye göre Kamboçya; denizlerin hâkimi, ulu ejder Naga’nın kızı ile Brahman Hintli genci Kaudinya birlikteliğinden meydana gelir. Kaudinya bir gün teknesiyle dolaşırken prensesi görür ve âşık olur. Prensesin babası denizlerin hâkimi Naga, kızına evlilik hediyesi olarak, egemenliği altındaki bölgenin tüm sularını kendisine çekip ortaya çıkan bu toprakları verir ve Kambuja Krallığı böylece kurulur. Dört asır boyunca terk edilmiş ve orman tarafından sarılıp sarmalanmış olarak kalan bu kadim tapınaklar 1858’de Fransız doğa bilimci Henri Mouhot tarafından yeniden keşfedilir. Her ne kadar tapınaklar Khmer yerlileri ve yine zaman zaman bu bölgeye uğrayan batılılar tarafından bilinse de, tüm dünya Angkor’un varlığını Mouhot’un kitabını yayınlamasıyla duyar. “Görülmeden ölünmez” diyerek kitabında Angkor’dan bahseden bilim adamı keşfinden bir sene sonra vefat eder. Güçlü Khmer Krallığının başkenti ve gücünün simgesi olan Angkor Wat, dört yüz kilometrekarelik bir alana yayılıyor. On ikinci yüzyılda 1 milyondan fazla insanın yaşadığı ve Avrupa’daki herhangi bir katedralden daha geniş olan Angkor Wat, dünyadaki en büyük tapınaklardan biri olma unvanını koruyor. Yalnızca büyüklük olarak değil, aynı zamanda su üzerine inşa edilmesi bakımından da şimdiye kadar gerçekleştirilen en çarpıcı mühendislik projelerinden biri. Angkor Wat, düzgün şehircilik planlarıyla geniş bir su dağıtım şebekesi kuran Khmer halkının zirveye ulaşmış yontma taş işçiliği ve yapı sanatının izlerini de taşıyor. Angkor Wat, tasarımındaki uyumluluk ile Antik Yunan ve Roma mimarisi ile kıyaslanırken, mimari ve sanatsal açıdan da Piramitler, Machu Picchu ve Tac Mahal ile aynı kategoride anılıyor. Angkor Wat turumuz sonrası Bayon Tapınağı’nı da ziyaret ediyoruz. Öğleden sonra ise 12. yüzyıldan kalma tarihi ve tabi ki ağaçların sardığı görüntüsü ile kutsiyetini gözler önüne seren Ta Prohm Tapınağı’nı ziyaret ediyoruz. Yerel restoranlarda akşam yemeğimizi alıyoruz. Geceleme otelimizde.
10. Gün
Siem Reap – Tonle Sap – Phnom Penh
Kahvaltı sonrası Tonle Sap Gölü Turu için hareket ediyor ve dünyanın benzersiz ekolojik su rezervlerinden birini görüyoruz. Kamboçyalılar için bir hayat kaynağı sayılan ve Doğu Asya’nın en büyük gölü olan Tonle Sap’ta yapacağımız tekne turunda, yüzen evlerde geleneksel yaşamlarını sürdüren bölge halkını, gündelik yaşamlarını ve yaşam tarzlarını gözlemliyoruz. Tonle Sap, "Büyük Özsu" anlamına gelmekte olup, dünyanın doğal harikalarından bir tanesidir. Güneydoğu Asya'nın ve Kamboçya'nın en büyük rezervi olma özelliğine sahip Tonle Sap Gölü, kuru sezonlarında yaklaşık 300.000 hektar alan kaplamakta, bu alan ise yağmur mevsiminde beş katı kadar genişlemektedir. Aşırı yağışlar sebebi ile çevredeki köylerin ve tarlaların su seviyesi 20 metreye kadar ulaşmakta, su seviyesi arttıkça da köy yaşamında tam tabiri ile hayatın durması söz konusu olmaktadır. Turumuzun devamında, başkent Phnom Penh’e hareket ediyor ve varışımız ile birlikte yerel bir restoranda akşam yemeğimizi alarak otele geçiyoruz. Mekong Nehri kıyısında yer alan Punon Pen, Kamboçya’nın Fransa tarafından sömürgeleştirilmesinden itibaren Kamboçya’nın başkenti konumunda olup, en büyük şehri olma vasfını haizdir. Punon Pen zamanla gelişerek, ülkenin ekonomik, kültürel, siyasi, diplomatik ve sınai merkezi haline gelmiştir. Bir zamanlar "Asya’nın İncisi" olarak adlandırılmış olan bu şehir, 1920'lerde Hindiçin Bölgesi’nde Fransızlar tarafından inşa edilen en güzel şehirlerden biri olarak kabul edilir. Bu şehrin yakın geçmişte yaşadığı vahşet, günümüzde modernleşmeye paralel olarak artış gösteren gayrimenkul ve trafik kalabalığı ile biçim değiştirse bile, varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Geceleme otelimizde.
11. Gün
Phnom Penh – Singapur
Bugün Kamboçya’nın kanlı tarihinin ve Kızıl Khmerlerin mirası olan ölüm tarlalarını ziyaret ediyoruz. Pirinç bataklıklarının hemen yanında olan bu yerde içlerinde 100 ila 500 arasında değişen insan cesedinin olduğu 129 kuyu bulunmaktadır. Girişte Polpot tarihi mirası olarak büyük bir insanlık dramını anlatan ve üzerine isim ve tarihi olayların kazındığı Soykırım Anıtı yer almaktadır. Asıl adı ile Saloth Sar olan Pol Pot, Kızıl Kmerler adlı gerilla teşkilatının kurucusudur. Ayrıca Kamboçya Komünist Partisi rejimi sırasında, 1976 ilâ 1979 yıllarında, Kamboçya başbakanıydı. İktidarı döneminde Kamboçya'da bir milyonun üzerinde kişinin ölmünden yani Kamboçya Soykırımı'ndan sorumludur. Devrimin insanlara ödettiği bedel dehşet vericiydi. Dört yıldan kısa bir süre içerisinde 1 milyon insan, ya da yedi Kamboçyalıdan biri, açlıktan, yetersiz beslenmeden, yanlış teşhisten veya yanlış tedaviden öldü. Bunlardan ayrı olarak 200 bin kişi devlet düşmanı olarak öldürüldü. Bunlar ihtiyatlı tahminler. Bundan çok daha fazla olabilecek gerçek rakamlar hiçbir zaman bilinmesi mümkün olmamaktadır. Turumuzun devamında Soykırım Müzesi ve Kraliyet Sarayı gezilerimizi yaparak havalimanında transfer ediliyor ve Singapur Havayolları seferi ile Singapur’a hareket ediyor ve varışımız ile birlikte havalimanında karşılanarak otele transfer ediliyoruz.
12. Gün
Singapur
Kahvaltı sonrası Singapur’da tam günlük bir şehir turuna çıkıyoruz. Singapur’un tarihi 11. Yüzyıla kadar uzanmakta olup, o zaman Malay dilindeki ismi ile “Pulau Ujong” yani “Sondaki Ada” olarak bilinirdi. 13. Yüzyıla gelindiğinde eski Java dilinde “deniz kasabası” anlamına gelen “Temasek” adanın yeni ismi olur. Ülkenin bulunduğu konum itibari ile bu topraklarda balıkçılık en önemli geçim kaynağı olup, 14.yüzyıla gelindiğinde ise adanın önemi giderek artmaya başlamıştır. Hikâyeye göre 14. Yüzyılda Malezyalı bir prens olan Sang Nila Utama’nın Singapur kıyılarına yaptığı sandal gezisi esnasında hava şartları oldukça kötüdür ve bu sebeple prens sandalını kıyıya çekerek bu adada bir süre mola verir. Tam bu sırada heybetli ve vahşi bir aslanın bu topraklarda gezdiğini görür. Prens bu gördüğü aslanın heybetinden öyle etkilenir ki, aslanın bu adaya şans ve güç getireceğine inanır. O günden bu zamana kadar bu adaya Malay dilinde aslan anlamına gelen “Singa” ile şehir anlamına gelen “Pura” sözcüklerinin birleşimi olan “Singapura”, yani “Aslan Şehri” denmektedir. Şehir gezimizi gerçekleştirdikten sonra serbest zaman ayırıyor ve akşam rehberimizin belirleyeceği saatte buluşarak havalimanına transfer ediliyoruz.
13. Gün
Singapur - İstanbul
Saat 01:50'de Singapur Havayolları'nın SQ-392 sefer sayılı uçuşu ile İstanbul’a hareket ediyor ve saat 08:25'te varışımız ile birlikte yolculuğumuzun sonuna geliyoruz.