Yenikapı’daki Marmaray arkeolojik kazılarında İstanbul’un tarihini değiştirecek yeni iki iskelet çıktı. Uzmanlar ilk kez 8 bin 500 yıl öncesine ait, çok iyi korunmuş ve değişik mimarisi olan iki mezar bulmanın heyecanı içinde. Yenikapı’da iki yıl önce de aynı döneme ait mezarlar bulunmuştu. Ancak yeni mezarların yapısı ve çok korunaklı olmasından hareketle iskeletlerin varlıklı kişilere ait olduğu sanılıyor.
Kökenlerini DNA Çözecek
Yer, Yenikapı. 2004’te başlayan kazılarda bugüne kadar batık gemiler, amforalar ve mezarlar dahil 40 bine yakın eser bulundu. Yaklaşık 200 işçi ve onlarca arkeolog, antropolog hızlı ve dikkatli bir çalışmanın içinde. 60 bin metrekarelik alan santim santim kazılıyor. Yüzeyden 16 metre ve deniz seviyesinden 9 metre derinlikte insanlık tarihinin kökleri araştırılıyor. Kazı ekibi 40 gün önce iki önemli buluntuyu gün ışığına çıkarmanın mutluluğu içinde.
Kazı alanında üzeri beyaz çadırlarla örtülmüş 2 yerde ise çok daha önemli ve titiz bir çalışma yürütülüyor. Arkeologlar, buldukları tarih ile onu koruyan ‘kil’i kulak temizleme pamuklarıyla birbirinden ayırıyor. Biyolojik antropoloji ve prehistorya (tarihöncesi) uzmanı Dr. Yasemin Yılmaz ve üç uzman arkadaşı 40 gün önce bulunan mezarlardan birinin başucunda. Yasemin Yılmaz elindeki kulak temizleme pamuğuyla büyük bir ağaç ahşap kütüğün altındaki iskeletin dişlerindeki killi çamuru temizliyor. Diğer arkeologlarsa normalde 15-20 yılda yok olması gereken ancak bulunduğu ortamda doğal bir koruyucu olan kil sayesinde M Ö 6500’lü yıllardan günümüze gelen mezardaki ahşabın üzerinde dikkatle çalışıyor.
Mimari Açıdan Bir İlk
İstanbul Arkeoloji Müzeler Müdürlüğü’nde görevli ve 2004’ten bugüne Marmaray kazılarından sorumlu Sırrı Çömlekçi ile birlikte çadıra girdiğimde, Dr. Yasemin Yılmaz, büyük bir heyecanla daha birkaç saat önce mezarın altında yeni bir ahşap dikmenin bulunduğunu müjdeliyordu. Mimari açıdan ilk kez böyle bir mezarla karşılaştığını belirten Yasemin Yılmaz heyecanla anlattı:
“Ahşap kullanımı çok farklı. Büyük bir yekpare ahşap blok mezarın üzerine örtülmüş. Üç tarafında 70 santimetreye inen ahşap dikmeler var. Ve bu ahşaplar günümüze kadar korunarak gelmiş. Bu, mezarın çok derin açıldığını gösteriyor. Altında yeni buluntular da olabilir. Kazılarda böyle bir mezar daha önce bulunmadı. Bunlar Anadolu’nun en eski mezarları.”
‘Tarih Öncesi Yaşam’
Marmaray kazılarının alan sorumlusu olan arkeolog Sırrı Çömlekçi de “Bulunan yalnızca mezar değil, tarihöncesi yaşamın bir bölümü” diyor:
“İstanbul son dönemde hızla şehirleşirken Yenikapı’nın şansı, Osmanlı’dan bu yana tarım arazisi olarak kullanılması. Temeli derin olmayan birkaç katlı binalar yapılmış. Bu nedenle İstanbul’un en steril arkeolojik alanlarından biri olarak kalmış. Mezarlar MÖ 6500 yılına ait. Suriçi’nde ilk kez böyle büyük ve önemli bir buluntu elde ettik. Belki de dünyada bir mezar ilk kez tamamen, bütünüyle ahşabıyla birlikte bulundu.
Normal şartlarda ahşap 15-20 yılda çürür. Buradaki ahşaplar çok iyi bir koruyucu olan siyah kil sayesinde 8 bin 500 yıl öncesinden günümüze geldi. Mezarların yanındaki eserlerin MÖ 6500 dönemine ait olduğunu net olarak söyleyebiliyoruz. Bu mezarlar da aynı döneme ait. Bunu biliyoruz. Karbon 14 testiyle de net tarih ortaya çıkacak. DNA testi yapılınca da bu insanların Anadolu’ya nereden geldiğine dair kökenleriyle ilgili bilgiler edineceğiz.”
Kazılarda Ortaya Çıkarılanlar İstanbul’un Tarihini Değiştirdi
Marmaray kazılarının sorumlusu Sırrı Çömlekçi, kazıların İstanbul’un tarihini değiştiren nitelikteki önemini “İstanbul’un 2500 yıllık bir tarihinden bahsediliyordu. Marmaray kazılarında eski İstanbul’un 8 bin yıllık tarihi olduğunu ortaya çıkardık. Dünyanın en büyük açık hava kazısı. Böyle başka bir çalışma yok” diye özetledi.
Çömlekçi Türkiye’nin arkeolojiye bakışında son yıllarda önemli gelişmeler olduğu görüşünde: “Kazılar Marmaray projesinin en başında düşünüldü. Yani tesadüfen eserler bulunup sonra kazı başlamadı. İlk kez, yaşayan bir kentin içinde bu kadar büyük bir arkeolojik kazı yapılıyor. Burada çıkarılan ve çıkabilecek eserler İstanbul’un, Anadolu’nun nasıl zengin bir tarihi olduğunun en büyük göstergelerinden biri.”
İstanbul’un 40 Bin Eserlik ‘Hazine’si
Yenikapı’daki arkeolojik kazılarda batık gemilerden taraklara, amforalardan sandaletlere kadar 40 bine yakın eser çıkarıldı.
Yenikapı’daki Marmaray inşaatının yanı başında süren arkeolojik kazı yüzlerce çalışanla gerçekleştirilirken neredeyse her gün yeni bir eser gün ışığına çıkıyor. Batık gemiler, amforalar, mezarlar gibi çıkarılan eser sayısı 40 bine yaklaştı. Kazdıkça İstanbul’un ve Anadolu’nun ne kadar köklü bir tarihe sahip olduðu ortaya çıkıyor. Marmaray kazılarını bugüne kadar dünyanın dört bir yanýndan arkeologlar ziyaret etti.
Avrupa ve Anadolu yakasını denizin altından birbirine bağlayacak Marmaray’ın 2013’te hizmete girmesi planlanıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yürüttüğü Metro ve Ulaştırma Bakanlığı’na ait Marmaray çalışmalarına Yenikapı’daki arkeolojik kazılar eşlik ediyor. Kazılarda çıkan eserlerin en önemlileri arasında 36 batık gemi de var. Son bulunan iki gemi halen alanda duruyor. Diğer 34 gemi ise Prof. Dr. Cemal Pulak ve ekibinin yönetimindeki Bodrum’daki Uluslararası Sualtı Arkeolojisi Enstitüsü’nün laboratuvarlarında yeniden yapılandırılıyor.
Yenikapı’da son olarak bulunan iki çok iyi korunmuş iskeletten önce çıkarılan bazı eserler şöyle:
Neolitik döneme ait üç hoker (cenin pozisyonu) mezar ve sekiz de urne (ölünün yakılarak kemiklerin doldurulduğu çömlek) biçiminde mezar bulundu. Ölülere ait kemikler laboratuvarlarda incelenirken son bulunan iki mezara ait çalışmalar halen alanda devam ediyor. Geçmişleri neolitik çağlara dayanan deri sandaletler, ahşap kaplar, taraklar, kaşıklar, çanak çömlekler, amforalar, gemi makaraları, çıpalar, metal aletler, heykeller, mimari kalıntılar, terazi ağırlıkları gibi 40 bine yakın eser.
Gül Övgü Düzdü Erdoğan Yakındı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kazı alanını gezdikten sonra hatıra defterine şöyle yazmıştı: “Ortaya çıkan tarihi yerleri yerinde görmekten büyük memnuniyet duydum. Kazı alanında bulunan ve İstanbul’un muhteşem tarihini bir kez daha göz önüne çıkartan bu yerlerin insanlığın çeşitli dönemlerine ait çok önemli ipuçları vereceği ve bilim insanlarına ışık tutacağı muhakkaktır. Buradaki çalışmaları yürüten, onlara maddi manevi destek olan herkese teşekkür ediyorum.” Başbakan Tayyip Erdoğan ise 26 Şubat 2011’de Marmaray inşaatını gezerken, projenin hizmete girmesinin gecikmesiyle ilgili “Sürekli yok arkeolojik şey, yok çömlek çıktı, yok şu çıktı, yok bu çıktı ile önümüze engeller koydular” diye yakınmıştı.
28.03.2011 Radikal.com.tr