Başarılı Bir Mürebbi-II

Leyla Neyzi

İstanbul Rehberi İstanbul Yazıları Başarılı Bir Mürebbi-II

Darülmuallimat’ta verdiği dersler, Eğitim ve Öğretim Yöntemleri Dersleri adı altında basılan Ayşe Sıdıka Hanım’ın kitabı, onun görüşlerini öğrenmek için değerli bir kaynak. O dönemde alafranga eğitim görmüş, Fransızca konuşan birçok Osmanlı idarecisi vardı.

Bu kişilerin kızlarının alafranga tarzda yetişmeleri o kadar şaşılacak bir şey değil. Ama bu örnekte, Doğu dilleri ve İslam dini konusunda uzmanlaşmış sarıklı bir hocanın evinde, Rumca ve Fransızca konuşan, figüratif resim yapan, alafranga müzik çalan ve Batı kültürünü esas alan bir eğitim görmüş bir kızla karşı karşıyayız. Aynı zamanda Ayşe Sıdıka Hanım, İslam terbiyesiyle büyütülmüş, dinine ve doğu kültürüne derin saygısı olan bir kişi: “İslam’a mensup olan bir kişinin dini vazifesi de vardır ki, birtakım akidelere bağlı olmalıdır.

Dini vazifelerimizle ilgili birçok eser olduğu için yalnız işaretle yetindik. Zira onları saymak bu kitabın vazifesi değildir. Dürüst, doğru, davranışları ve dini inançları sağlam olduğu halde bilim, fen ve dünya işlerinden habersiz olan bir kişi başarılı bir mürebbi (eğitimci) olamaz, çünkü fikir ve beden terbiyesi ve dünya işlerinin doğru bir şekilde yapılması için gerekli bilgilere sahip değildir, yalnız ahirete ait bilgiler verebilir.”

Ayşe Sıdıka Hanım, kadınların eğitimini, eğitimin ezberden çok teorik ve pratiğin bileşiminden oluşması gerektiğini, beden eğitiminin gerekliliğini savunur: “Bir memlekette her türlü terakkiyatın (ilerlemenin) ayarı medeniyetin olgunluğudur, fakat medenileşmenin en doğru yolu kadınların eğitimidir.

Tecrübeyle ve araştırmalarla sabit oldu ki, bir şey hakkında muğlak bazı cümleleri ezberletmek öğrenmek değildir. En güzel ezberciler en iyi öğrenenler değildir. Çocuğu kitaplarla yormaktan ziyade, olay ve eşyaları müşahade ve mütalaa edip o suretle müstakilen bir şeyi öğrenebilmek yolunu seçmelidir. Bazı derslerin bahçelerde gösterilmesi yararlıdır. Bu sayede çocuk sıkılmaz, dikkat kesilir ve okuduğunu görerek öğrendiği için kolay kolay unutmaz.

Fikirleri hala çok güncel. Bugünkü eğitim sistemimizde ezberciliğin önemini koruduğunu, pratik çalışmaların azlığını düşünürseniz. Ayşe Sıdıka Hanım’dan güncelliğini koruyan bazı fikirler daha: “Çocukların mesleği tayin edileceği zaman mutlaka onların istidadına uygun olmalı ve kendi görüşleri alınmalıdır.(...) Hizmetkarlar bizim gibi insanlardır. Bir hizmetkarla efendisinin farkı, birinin hizmetkara diğerinin de hizmete muhtaç olmasıdır. O halde iyi muamele şarttır.”

Babası Mustafa Efendi kadar, eşi Rıza Tevfik’ten de etkilenmiş ve şüphesiz onu etkilemiş Ayşe Sıdıka Hanım. Rıza Tevfik (Bölükbaşı), doktor, felsefeci, şair ve Maarif Nazırlığı yapmış bir kişi olarak eşine kitap hazırlarken yardım eder. Hem zeka, mem duygu adamıdır. Sade bir Türkçe’yle yazdığı şiirlerde Bektaşi geleneğinden ve halk şiirinden etkilenir. Felsefi yazılarında, kadının eğitiminin ve özgür bireyler yetiştirmenin önemini vurgular. Kayınpederi gibi doğuyu ve batıyı iyi anlayıp dengeli bir sentez oluşturma yanlısıdır. Derin bir tasavvvuf anlayışına sahip olan Rıza Tevfik Bey, dinde şekilciliği eleştirir.

Melda Kaptana, Hoca Mustafa Efendi’nin felsefesinin kızı Emine Behice ve torunu Fahrünisa Hanım’ın (Melda Hanım’ın annesi) aracılığıyla kendi kuşağına aktarıldığını söylüyor: “Bizim evde dil, din ayrımı yoktu, insan vardı. Allah’ın istediği insana insanca davranış vardı. Çok güzel bir din terbiyesi aldım. Annem, dindar bir kadındı. “Okuyun ve okuyarak kendi yolunuzu bulun.” derdi. Kur’an’ın ilk emri, oku. Yalnız Kur’an’ı oku demek değil bu. Doğuyla batı bizim evde çok güzel kaynaşmıştı. Annem ilk şapka giyen kadınlardandı. Şapka giydi, namaz kıldı. Eve gelirken de babam kızmasın diye şapkayı çıkarıp başını örtüyor. O saygı da var. Benim dine saygım aldığım terbiyeden. Çünkü ben insan haklarını, hoşgörüyü, yardımı, insani nitelikleri din terbiyesinin içinden gelen bir şey olarak öğrendim. Onun için dinin başka yerlere çekilmesi ağrıma gidiyor. Gösteriş yok dinde. İbadet de kabahat de gizli. Bu duygu Allah’la kul arasında. Baş örtmekle, camilere koşturmakla, avaz avaz zikretmekle doğru orantılı değil. Baskı da yok dinde, kim nasıl ve neye inanır bilinmez.”

Kaynak: İstanbul’da Hatırlamak ve Unutmak, Leyla Neyzi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Kasım 1999, sayfa: 212-215

Paylaş:

İstanbul Fotoğrafları İstanbul Tarihi İstanbul Müzeleri Dini Mekanlar Tarihi Eserler İstanbul İlçeleri Daha Fazlasını Göster

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT