Şub 15, 2024 ~ Ağu 11, 2024
Yönetmen: Metin Erksan
Senarist: Metin Erksan
Görüntü Yönetmeni: Ali Uğur, Mengü Yeğin
Kurgucu: Veli Akbaşlı
Özgün Müzik: Abdullah Nail Bayşu , Orhan Gencebay
Oyuncular: Hayati Hamzaoğlu, Nil Göncü, Demir Karahan, Aliye Rona, Osman Alyanak, T. Fikret Uçak
Yapımcı: Necip Sarıcı
Yapım Şirketi: Lale Film
Dünya Hakları: Lale Film
Türkiye, 1968, DigiBeta, Siyah-Beyaz
86´, Türkçe; Fransızca altyazılı
Yeşilçam tarihi, imkânsız aşk hikâyeleriyle doludur: "Sevenler" kavuşamaz çünkü araya kötü insanlar, acımasız töreler, bazen de "aşkta olmaz" denen gurur girmiştir… Kader izin vermiş olsa sonsuz bir sevgi ve saygının tutkuyla yan yana var olacağı ütopik bir dünyanın hayalini barındırır bu filmler.
Kuyu ve Kader ise, aşkın bu masumiyetinden sıyrıldığı noktada karşımıza çıkan, saf bir beğeni-ilgi-arzu ile başlayan hislerin saplantılı bir "mülkiyetçilik"e dönüştüğü, karşılık alamadıkça kötülüğü üretir hale geldiği filmler. Her iki film de Yeşilçam melodramlarının ruhu okşayan romantik hüznünden uzakta bir yerde, ezici bir gerçekliğin içinde geçiyor. Önemli bir farkla: Demirkubuzun Kaderinde karşılıksız aşk bir özyıkım biçiminde yaşanırken, Erksan'ın Kuyu'sunda aşkın nesnesine dönük bir yıkıcılık olarak ortaya çıkıyor.
Kuyu'da Osman (Hayati Hamzaoğlu), aynı köyde yaşadığı Fatma'ya (Nil Göncü) sevdalı. Fatmanın bu konuda ne hissettiğinin ise onun gözünde pek bir önemi yok; tek görebildiği, kendi karşı konulmaz arzusu. Fatma'yı kaçırıp dağa kaldıran, bu uğurda hapse girip çıkan Osman'ın "zorla güzellik" uğruna giriştiği üçüncü deneme, genç kızın ölümcül isyanıyla her ikisi için de trajik bir finale ulaşıyor. Kader'in karasevdalısı Bekir (Ufuk Bayraktar) ise kendi duygularının sorumluluğunu alma konusunda Osman'dan daha başarılı. Gönlünü kazanmak istediği kadının benliğini hiçe saymak yerine, kendini hiçleştirerek, bir başkasına âşık olan ve kendisine asla umut vermeyen Uğur'un (Vildan Atasever) peşinde (elbette ona bir miktar vicdani ağırlık yüklemeyi ihmal etmeden), pavyonlarda-ucuz otel odalarında bir ömür tüketiyor. Uğurdan önceki hayatı ise, sevmediği bir işte çalışıp sevmediği bir kadına kocalık ettiği, kronik bir hissizlik halinden ibaret. Bu açıdan film, Bekir'in seçtiği tükenişte, "anlamlı" bir hayata dair "umutsuz bir umudu" da görüyor. Mutsuzluk, anlam arayışının bedeline dönüşüyor. Kuyu'da ise bu karanlık romantizmin izine rastlamak mümkün değil, çünkü Osman mutsuzluğa razı değil...
- Yeşim Tabak