Yönetmen: Ömer Vargı
Senarist: Ömer Vargı, Cem Yılmaz, Hakan Haksun
Görüntü Yönetmeni: Garry Turnbull
Özgün Müzik: Mazhar Alanson
Oyuncular: Cem Yılmaz, Mazhar Alanson, Ceyda Düvenci, Selim Naşit Özcan
Yapımcı: Mine Vargı
Yapım Şirketi: Filma-Cass
Türkiye, 1999, 35 mm, Renkli
113', Türkçe; Fransızca altyazılı
Küçük Hanım'ın Şoförü ile Her Şey Çok Güzel Olacak'ın görünürdeki tek ortak noktası, sosyetik kafadarlar Ayhan Işık'la Sadri Alışık'ın ince kalem bıyıkları ile Cem Yılmaz'ın belli ki onlardan görüp özendiği ince kalem bıyık değil (kaldı ki arada Oğuz Aral'ın Utanmaz Adamı da var). Yeşilçam'ın büyük başarı kazanmış bu iki komedisi de hem buruk hem eğlenceli bir biçimde, alttan alta, arabalarla ilgili.
Haylaz zengin çocuğu Ayhan Işık'ın baba parasıyla galeriden aldığı Chevrolet'den sevimli hayta Cem Yılmaz'ın akıllı uslu abisi Mazhar Alanson'u bile baştan çıkaran "bir gezmelik ödünç" Carrera'ya, sonra ikisinin Bodrum'a kaçmakta kullandıkları mazbut yerli Renault'ya kadar, iki filmde de otomobil metaforunun içinden geçen Türkiyeli gençlik tahayyülleri, yırtma hayalleri, basıp gitme fantezileri var; "Otomobil Uçar Gider - Gönlüm Gibi Geçer Gider."
Ayhan Işık için, efendi çocuk olmanın, aklını başını devşirmenin yolu bir süreliğine de olsa Belgin Doruk'a şoförlük yapmaksa, Cem Yılmaz'ın hiç böyle tekdirlerle yola gelesi, efendi çocuk olası yok artık. 60'lar Türkiyesi'nin 90 sonları Türkiyesi'ne daha da acilleşerek devrettiği özlemler: Hem yerinden kımıldayamamanın hem yerinde duramamanın sıkıntısı, çocuklarına hep efendi olmayı vazeden bir toplumun kısıtlamalarına isyan...
Yaramazlık özlemi, kılık değiştirme, başkası olabilme ihtiyacı. İki filmde de hareket imkânı-imkânsızlığı erkeklikle özdeşleştiriliyor; erkeklik çocuksuluğa, çocuksuluk büyüyememişliğe işaret ediyor. Hepsinin üzerinde nazlı nazlı süzülüp duran sınıf fikri, derinden derine sızlayan bir ayrıcalık-yoksunluk hissi...
Minibüs arkalarında dendiği gibi: Babam Sağolsun! 60'lar Türkiyesi'nden, Özal Türkiyesi ve sonrasına devredilen izin verilenler-izin verilmeyenler, imkânlar-imkânsızlıklar, tüketim toplumu olma-olamama sancısı. Liberal ekonominin dolambaçları, ihtiyaçlar ve arzular denkleminin sarpa sardığı uzun ince bir yol…
–Fatih Özgüven