Gelinler

Gösterime Giriş Tarihi: 14 Ekim 2005

1922 yazı, İzmir... Anadolu ve Doğu’ya yaptığı başarısız yolculuğun son noktasındaki 45 yaşındaki fotoğrafçı Norman Harris, çektiği savaş fotoğrafları çalıştığı Amerikan gazetesi tarafından reddedildiği için Birleşik Devletlere dönüş yolundadır.
22 yaşındaki terzi Niki Douka ise (Semadirek) Samothrace adasından ayrılıp Chicago’ya gitmek üzere okyanus ötesi yolculuğa hazırlanmaktadır. Aile, meslekten terzi ideal damat adayı İzmirli Prodromos’u kaybetmektense, evden o kadar uzakta yaşayamayacağını söyleyerek geri dönen ablası Eleni’nin yerine onu göndermeye oybirliğiyle karar vermiştir. Bir Temmuz sabahı, çantasında ablasının giymesi için hazırlanan aynı gelinlik ve aynı damat adayının fotoğrafı ile Niki, adasının gözleri önünde giderek küçülüp kayboluşunu izlerken yanında adalı 6 genç kız daha vardır.

Norman ve Niki aynı geminin yolcularıdır. Adam birinci, kız üçüncü sınıftadır ve gemide yaklaşık 700 mektup gelini yolculuk etmektedir. Kızların çoğu Yunanlıdır; ama aralarında Romen, Türk, Ermeni ve Bulgarlar da vardır. Her birinin küçük sandığında hiç tanışmadığı damadın fotoğrafı ve ucuz bir gelinlik bulunmaktadır. Kimisi acenteler, kimisi de yardım kuruluşları aracılığıyla göçmen olacaktır. Üçüncü sınıftaki kadın sürüsünden etkilenen Norman, bu melankoli ve renk cümbüşünün, gelecekten emin olamayan dürüst yüzlerin fotoğraflarını çekme talebiyle kaptana gider.
Yolculuk sırasında günlük harçlığını çıkaran siyahlı terzi kız Niki, en çok ilgisini çeken kızdır. Durum elverdiğince ona yaklaşır ve onun sayesinde bu kadın göçmenlerden bir çoğunun hikayesini öğrenir; toplumsal özellikler, metanet, görev anlayışı ve bastırılmış duygular konusunda daha derin bilgilere sahip olur. Elinde udu, inanılmaz güzellikteki Trakyalı kız Haro, Kaptan Marinos, Sisamlı yetimlere eşlik eden kız kurusu Bayan Kardaki, yeniyetme kamarot Nicholas, genç Rus kızı Olga, ünlü iş kadını ve falcı Emine, denizdeki kadın tellalı Karaboulat. Niki ve Norman arasındaki gizli aşkla harmanlanan hikayeler.
Yolculuğun sonuna doğru bir gece, Kanada’da pastacılık yapan bir Yunanlı ile evlenmesi için Anadolu cephesinde yaralanan asker sevgilisi Antonis’i geride bırakmaya zorlanan Haro kendini öldürür. Haro’nun ölümü olaylar için kıvılcım niteliği taşır. Aynı zamanda Norman’ın Niki’ye aşkını itiraf etmesine neden olur. Ertesi sabah Niki’nin saçları bembeyaz olmuştur.
Gemi New York limanına girdiğinde rıhtımda ve teknelerde yüzlerce alçakgönüllü, sabırsız Yunanlı damat bekleşmektedir. Haro’nun her şeyden habersiz pastacısı ile Prodromos da oradadır. Birkaç hafta sonra, Niki ve Prodromos’un düğün gecesinde bir akraba İzmir’in yok edildiği haberiyle gelir…