Bilgisayarının başına oturup yeni kitabına başlaması ya da köpeğini dolaşmaya çıkarması gerektiğini bilmesine karşın, başarılı yazar Mort Rainey’in tek yapmak istediği, koltuğunun üzerinde günde 15 saat uyumaktadır.
Acı verici bir boşanmanın ortasındadır. Bu ayrılığa ilişkin her şey çirkin ve tatsız bir hâl almıştır. Bu durum tüm enerjisini emmiş, yaratıcılığını alıp götürmüş ve onu tek satır yazamayacak duruma getirmiştir.
Sonra bir gün, işler artık daha da kötüleşemez gibi görünürken, John Shooter adında psikopat bir yabancı kapısına gelir; onu hikayelerini çalmakla suçlayarak bunun telafisini ister. Rainey’nin kendisini yatıştırma çabalarına karşın Shooter giderek daha düşmanca bir tavır takınarak soğukkanlı bir cinayet dahi içerebilecek tuhaf bir adalet kavramından söz eder.
Akıl almaz bir kedi-fare oyununun ortasında kalan Rainey, hayal bile edemeyeceği bir kurnazlık ve kararlılığa sahip olduğunu böylelikle keşfeder. Sonunda ise, Shooter’ın onu kendisinden bile iyi tanıyor olabileceğini anlar…
Filmden Notlar: Yönetmenin filmle ilgili sözleri şöyle: “‘Bir evde çıldıran adam’ filmlerini seviyorum. Kapalı bir alanda geçen hikayeler üzerinde çalışmanın yarattığı zorluktan keyif alıyorum. Dışarıda geçen bazı sahneler olsa da, hikaye esas olarak Mort Rainey’nin yaşam alanında geçiyor. Karşımızda hayatının çok kötü bir döneminde olup evde çok fazla vakit geçiren bir adam var. Her zaman büyük ilgi duyduğum hapis olma ve paranoya temalarını irdelemek istedim. Bir yere sıkışıp kalmak gerçekten ürkütücü, yaşam alanınızda kötü şeylerin olması da çok tedirgin edici olabilir”.