Sosyal ve Ekonomik Çerçeve-2

Alan Duben & Cem Behar

İstanbul Rehberi İstanbul Yazıları Sosyal ve Ekonomik Çerçeve-2

Birçok yazar, özellikle eski İstanbul’daki geleneksel semtlerde giderek artan nüfus yoğunluğundan söz etmekteyse de, bu gelişmenin boyutları veya o dönemin konut arzı üzerine etkileri hakkında kesin göstergelerden yoksunuz. Nüfus artışı ve sur içi İstanbul’undaki nüfus yoğunluğu Müslüman nüfusun bazı kesimlerini bir yandan Boğaziçi boyunca dış mahallelere ve şehrin Anadolu tarafına diğer taraftan da 19.yy sonlarında Taksim Meydanı’nın arkasındaki ve Beşiktaş’ın üzerindeki tepelere doğru sürüklemekteydi.

Haliç üzerinde Galata Köprüsü’nün inşa edilmesi ve Boğaziçi ve Marmara Denizi’nde vapur seferlerinin başlaması ondokuzuncu yüzyıl bilimsel şehir planı ilkelerini çoğunlukla yansıtan semtlere yerleşme hareketini hızlandırdı.

Mahalle

On dokuzuncu yüzyıl İstanbul`undaki yerleşim örüntüleri arasında en vurucu toplumsal ayrım kıstası toplumsal sınıf değil, dinsel ve etnik gruptu. İstanbul`un geleneksel Müslüman mahalleleri, genel şehir çerçevesinde bakıldığında, diğer İslam şehirlerindeki gibi parçalı (segmental) yapıdaydı ve heterojen sınıf bileşimleri açısından birbirine benzemekteydi. Coğrafi olarak geniş yer kaplayan bu mahalleler nüfus olarak da kalabalık değildi.

İstanbul`da alelade bir mahalle, bazen küçük bir meydan çevresinde toplanan on veya en fazla on beş sokak, bir cami, bir veya iki çeşme, bir hamam, bir okul ve birkaç dükkandan oluşmaktaydı. Çoğu mahalle adını, mahallenin caminin kurucusu, okul veya çeşmeyi yaptıran kişi, geçmişte veya halen o civarda yaşayan ünlü bir kimse, bir Roma veya Bizans yapıtı, bazen de mahalle sakinlerinin çoğunun kökeni olan vilayet veya kasabadan almaktaydı.

Geçmişte eki mahalleler, gözlemlediğimiz gibi, toplumsal sınıf ve statü açısından çok karışık yapıdaydılar. Vasıflı işçi kökenli eski bir İstanbullu olan Kazım Bey, yüzyıl dönümünden hemen sonraki mahallesini tasvir ederken şunları söylüyor:
"O günlerde orada orta (sic) sınıf otururdu, bunların arasında yüksek devlet memurları vardı. Mesela, Derviş Paşa Çapa`da otururdu, Maliye Nazırı da. Demek istediğim, o zamanlar İstanbul sınıflara bölümlenmişti. Alelade halkın arasında büyükler de bulunurdu."

Nemlizade Tahsin Paşa ve ailesi, Kazım Bey`in mütevazi iki katlı ahşap evinin karşısında büyük bir konakta yaşamaktaydılar. Kazım Bey ve annesi zaman zaman Paşa`nın karısına akşam ziyaretlerine giderlerdi. (bu ziyaretlere babası hiçbir zaman katılmazdı). Tanpınar "Eski İstanbul`da, hatta benim çocukluğumda bile zengin-fakir her sınıf beraberce eğlenirdi" diye yazıyor.
Marmara Denizi kıyısında, eski İstanbul`un merkezinde Kasab İlyas mahallesi imamının defterlerinden hareketle 1885`te tipik bir Müslüman semtinin sokak sokak, ev ev, ayrıntılı bir portresini çizmek mümkün.

Bunlarda mahalle sakinlerinin meslekleri ve bey, efendi, çavuş, paşa, ağa ve hanım gibi hitaplarının isimleriyle birlikte kaydedilmiş kayıtlardan bu insanların yirmi sokak ve 150 ev arasında gelişigüzel dağıldığı görülüyor. Ev sahipleri arasındaki paşa ve beylerle hammal ve muhallebiciler, mahalleni değişik kısımlarında kümelenmiş değillerdi. Kiracılar arasında bile bekçiden Haznedar`a kadar geniş bir yelpaze mevcuttu.

Şenlikdede mahallesi Beşiktaş semtinin içinde yer alıyordu. 206 ayrı evde oturan nüfusu 1907 sayımına göre 833 (413 erkek ve 420 kadın) idi. Bu mahallede on dokuz dükkan, iki ilk mektep, iki cami, bir çeşme, bir bostan, yirmi bir ahır, beş bahçe, yedi bekar odası, bir fırın ve beş boş arsa vardı.

1885`te Kasab İlyas mahallesi 150 ev, iki cami, üç çeşme, iç ahır, beş bekar odası, bir hamam, iki fırın, bir okul, bir karakol, yanında küçük bir mezarlık bulunan bir tekke, beş bahçe, otuz yedi dükkan, yirmi dört mağaza ve otuz bir boş arsadan oluşuyordu.

1907 sayımında, şimdiki Fatih ve Eminönü`nden oluşan sur içi İstanbul`unda 147 mahalle olduğunu belirledik. İstanbul`un bu kısmının 1914 nüfusu 240.528`di. Dolayısıyla her mahallenin ortalama nüfusu 1.600 civarındaydı. Bazılarınınki mutlaka daha fazlaydı. Öte yandan, Birinci Dünya Savaşı`nın hemen arifesinde, birçok mahalle sadece bir iki sokak ve boş arsalardan oluşmuştu. Yangınlar ve savaş yıllarının yoğun nüfus hareketleri bu mahalleleri yeniden kurma gereğini doğurdu. Yine de, ortalama büyüklük yeniden düzenlenme sonrası fazla değişmedi. 1928`de, idari yeniden sonucu sur içi İstanbul`unda mahalle sayısı 114`e indi. Bunların ortalama nüfusu 1.800`dü. İstanbul`da yeni kadastro planının uygulanmasıyla birçok mahalle yok olurken, kalanların sınırları yeniden belirlendi.

Toplumsal ve ekonomik hayatın merkezi mahallelerdi. Etnik sınırlarla -sınıfsal değil- , birbirlerinden ayrılmış bu mahalleler günlük olaylar üzerine belli ölçüde bağımsız bir kontrol, cemaat dayanışması ve kamu ahlakını düzenleyen ve yönlendiren birçok gayriresmi yöntem mevcuttu. On dokuzuncu yüzyıla kadar mahalle düzeyinde yerel bir yönetim yoktu, şehre ilişkin idari işlerden kadılar sorumluydu. Yine de, mahalleler yerel düzeyde temel cemaat birimleri olarak oldukça iyi yerleşmişlerdi. Kadının otoritesi mahallede imam, papaz veya haham tarafından temsil edilmekteydi. Kadının en önemli görevi devlet tarafından toplanan vergiyi mahalle sakinlerinden tahsil etmekti. 

Ayrıca, bunlar mahallede oturan her bir insanın kefili durumundaydılar. Örneğin mahalleye yerleşmek isteyen herkes imamın onayını almak ve borçlarını ödeyebilecek durumda olduğunu ispatlamak zorundaydı.   Yerel liderin etkisini belirleyen bu görevdeki başarısıydı. Ancak, bu işin her zaman adaletli ve uyumlu bir şekilde gerçekleştirildiği de söylenemez.

Tanzimat dönemi reformlarıyla yerel yönetim yetkileri cemaat liderlerinden alındı, böylece imamlar yerel şehir cemaatlerinin temsilcileri olarak sahip oldukları iktidar ve sorumluluklarının çoğunu kaybettiler. Yine de mahalleler şehir örgüsünün temel taşları olarak kaldılar. 1827`den sonra ilk kez muhtarlar atandı ve daha önce dini liderlerin sahip olduğu yetkiler sahip oldular.

Semtlerin sosyoekonomik katmanlaşması olayının Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında başladığı gözlemlenmekle birlikte, şehir örgüsünün sınıf temeline göre şekillenmesi olgusu için İkinci Dünya Savaşı sonrasını beklememiz gerekir. II. Meşrutiyet döneminde az sayıda da olsa bazı zengin ve modern düşünceli Müslüman aileler eski İstanbul`daki dini farklılıklara göre ayrıkmış semtlerini terk ederek, geleneksel gayrimüslüm semti olan Pera`nın kuzeyinde uzanan Şişli ve Nişantaşı`nda apartman hayatına geçmeye başlamışlardı. Bu hareket, savaş yılları boyunca ve 1920`ler ve 1930`lara kadar devam etti. Savaş yılları birçok bakımdan eski elit için bir dönüm noktası sayılabilir.

Kaynak: İstanbul Haneleri, Alan Duben-Cem Behar, İletişim Yayınları, 1998, say.48-52

Paylaş:

İstanbul Fotoğrafları İstanbul Tarihi İstanbul Müzeleri Dini Mekanlar Tarihi Eserler İstanbul İlçeleri Daha Fazlasını Göster

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT