Sosyal ve Ekonomik Çerçeve-5

Alan Duben & Cem Behar

İstanbul Rehberi İstanbul Yazıları Sosyal ve Ekonomik Çerçeve-5

Ondokuzuncu yüzyılda, 1914`e kadar İmparatorluğun çeşitli şehirlerinde temel tüketim maddelerinin fiyatlarında büyük bir çeşitlilik ve hareketlilik görülmekteydi.

Örneğin, 1844`de bir okka beyaz ekmek Selanik`te 1.05 kuruş iken sadece 200 km. kadar uzaktaki Edirne`de 0.35 kuruştu. 1853`te bir okka un İmparatorluğun iki en önemli liman şehrinden İzmir`de 1.5 kuruş iken, diğerinde, İstanbul`da 2.4 kuruştu. İzmir`de bir okka un 1855`te 4.0 kurulken 1856`da aynı şehirde 2.5 kuruştu. Bu henüz tam olarak bütünselleşmemiş iç piyasa ve onun neden olduğu türden rastgele fiyat dalgalanmaları başkentte de kendilerini kuvvetle hissettiriyorlardı.

Fiyatlar ve hayat pahalılığı konusunda genelleme yapmaktan kaçınan Issawi`ye göre ondokuzuncu yüzyılın son çeyreği tarım ürünlerinin ve temel gıda maddelerinin fiyatının düştüğü bir dönemdi. Yazar, `Bu eğilim bu yüzyılın ilk yıllarında tersine döndü ve 1908`den sonra hızlandı, tüm göstergeler gıda maddesi fiyatları ve hayat pahalılığında savaş patlak verene kadar süren büyük bir yükseliş olduğunu gösteriyor` diyor.   

Birbirine tekabül eden ücret ve fiyat rakamlarından, yaklaşık bir gerçek ücretler Eldem gerekse Issawi bize `Osmanlı İmparatorluğu`nun son döneminde yaşama standardı ve hayat pahalılığı hakkında sadece izlenimlere dayalı bir tablo sunabiliyorlar. Örneğin, Eldem `Osmanlı İmparatorluğu`nda Birinci Dünya Savaşı öncesinde ortalama ücret ve maaşlar komşu ülkelerden çok az yüksekti` diyor. Eldem devam ediyor ve, `fiyatlar daha alım gücünün Osmanlı İmparatorluğu`nda daha fazla olduğunu söyleyebiliriz" iddiasında bulunuyor.

Issaw de `nüfus başına üretim ve gelirin 1870`lerde Birinci Dünya Savaşı arasında önemli bir yükseliş gösterdiği` sonucuna varıyor.

Diğer çalışmalar genellikle bu sonuçları doğrular nitelikte. Boratav, Ökçün ve Pamuk 1839-1913 arası Osmanlı ücretleri üzerine yaptıkları çalışmalarla, bürokrasiyi dışta tutmak şartıyla, Osmanlı nominal ücretleri konusunda uzun ve orta vadeli eğilim denklemlerini ayrıntılı biçimde hesapladılar. Bu araştırmacıların hesaplarına göre şehirlerde 1839 ile 1913 arasında nominal ücretler yılda ortalama yüzde 1.1 oranında artıyordu. Bu , sözkonusu olan yetmişdört yılda toplam yüzde 118 artışa denk düşüyordu.

Araştırmacılar bu geniş zaman dilimini dört temel alt dilime ayırıyorlardı. 1839-1854 arası önemli bir eğilim gözlenmemekte. Ardından gelen 1858-1873 arası dönemde görülen yüzde 40`lık ani artışın nedeni Kırım Savaşı`ydı. Bu dönemde ücret endeksinin yılda yüzde 0.5 oranında arttığı hesaplanmış.

1879-1896 arasındaki üçüncü dönemde ücretler yılda ortalama 1.0 oranında düşmüş. 1896 sonrasındaki `dünya çapında ekonomik yükselişle, Osmanlı nominal ücretleri bir kez daha, 1908`e kadar, yılda yüzde 1.1 oranında yükseldi. Ücretler, II. Meşrutiyet sonrasında yüzde yirminin üzerine varan yeni bir sıçrama gösterdi.

Ardından, grevlerin ve sendikaların hukuken tanınmasının 1912 sonrası bir dizi savaşın yarattığı endüstriyel işgücü kıtlığı ile birleşmesi sonucu, Birinci Dünya Savaşı`na kadar nominal ücretlerde sürekli artış eğilimi görüldü.

Birinci Dünya Savaşı öncesinde yetmiş beş yıl boyunca gerçek ücretlerin iki katına çıkması sanayi öncesi bir ekonomi için `büyük bir başarı` olarak değerlendirilmiştir. Osmanlı ücretleri o dönemde İngiliz ücretleriyle kıyaslandığında oldukça iyiydi. Osmanlı ücretleri ile İngiliz ücretlerinin birbirine oranı, on dokuzuncu yüzyıl boyunca 1914`e kadar dar bir çerçevede değişti, -yüzde 32 ile yüzde 46 arasında-. Fiyatların İngiltere`de daha yüksek olduğu dikkate alınırsa `iki ülkedeki işçi sınıfının yaşam düzeyleri arasındaki farkın ücretlere bağlı rakamların gösterdiğinden daha az olduğu ortaya çıkar.`

Doğal olarak, ücret ve fiyatlarla hayat pahalılığı gerçek anlamıyla yalnızca kişilerin talepleri çerçevesinde anlamlandırılabilir. Ailelerin maddi hayatlarını tatmin edici bulup bulmadıklarını saptamak için ücretler ve fiyatların yanı sıra aynı dönemin taleplerinin de bir şekilde tablosunu çizebilmek gerekir. Kapitalist pazar ilişkilerinin ve bunu izleyen yeni tüketim kalıplarının, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren, İstanbul`un gündelik hayatına giderek daha çok nüfuz etmesi en azından şehrin hali vakti yerinden ailelerini etkilemiş olmalıdır. Fakir kesimler de yeni tüketim malları ve bunların yarattığı isteklerin giderek daha fazla farkına varmış bulunmalıdırlar. Kırım Savaşı sonrasında İstanbul mağazaları yeni ithal edilen Avrupa tüketim malları satmaya başladılar.

Bunlar kılık kıyafet, ev eşyası, yiyecek ve çeşitli lüks tüketim maddeleriydiler. Yüzyıl sonlarından itibaren, popüler gazete ve dergiler bu ürünlerin düzenli olarak reklamını yapmaya başlamışlardı. Bu durum insanların önce düşüncelerini, sonuçta da taleplerini etkiliyor olmalıydı.

Birinci Dünya Savaşı öncesindeki yetmiş beş yıllık dönemde ücretlerde olduğu gibi kişilerin taleplerinde de ikiye katlanma olmuş muydu? Mutlaka bir artış oldu, orta ve yüksek sınıftan aileler kılık kıyafetlerini ve evlerini değiştirmeye, tüketimlerini birçok yönden Avrupa modasına uydurmaya başlamışlardı. Ancak taleple arz arasında ne tür bir ilişki olduğunu ve sonuç olarak  bu dönemde tatmin ve hoşnutsuzluğun ne ölçüde olduğunu bilmiyoruz. Bu da Osmanlı sosyal tarihinin diğer birçok alanı gibi üzerinde sistematik olarak çalışılmamış bir alan. Dolayısıyla, seçtiğimiz dönemde aile ve ev hayatının anlaşılması için çok önemli olan bu soruyu cevaplayamıyoruz.   

Kaynak: İstanbul Haneleri, Alan Duben-Cem Behar, İletişim Yayınları, 1998, say.48-52

Paylaş:

İstanbul Fotoğrafları İstanbul Tarihi İstanbul Müzeleri Dini Mekanlar Tarihi Eserler İstanbul İlçeleri Daha Fazlasını Göster

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT