Normandiya’da Ecole des Beaux- Arts’da sanat ve Paris’de Ecole du Louvre’da estetik tahsil ettikten sonra, Sophie Berthéas dünyayı dolaşmaya koyulur.
Sophie Berthéas, nam-ı diğer Fifi la Momo, Asya'dan Kuzey Amerika’ya, Avrupa’dan Afrika’ya, sünger gibi emici, ulaştırıcı ve yayıcı olan bakışını her seferinde daha da keskinleştirir ve kavramlarını inceltir. Bu yolculukları onun zaman zaman, gerçeği aşmasına neden olur.
Sanatçı 2010 yılında bir ay süreyle İstanbul'da kalır. Bu süre zarfında şehirde sürekli taramalar yapar, desenler çizer, notlar alır, şehrin ruhunu içine sindirir ve bunlardan efsanevi bir varlık oluşturur: Les Stambouliotes – Istanbullular.
Tüm gördüklerini, çizimlerini, krokilerini ve hislerini bir yıl boyunca üst üste koyar, koyar ve nihayet uzun ve karmaşık bir olgunlaşma sürecinin sonucunda, bazen aşırı olduğu hissini bile veren kavramlar yoğurulurlar ve "Les Stambouliotes - İstanbullular" Sergisi bütün bunların bir meyvesi olarak ortaya çıkar: İzlenimlerin tuvale aktarılmasında istenen renk yoğunluğu için üst üste (bazen üç kat) ve genellikle aşırı doymuş kalın resimsel malzemeler, eski halı çözgülerine atkı olmuş insanlarla beraber, genellikle geçmiş ile şimdi arasında sıkışmış olarak, çağdaş dünyanın cilvesinde bir görünür, bir kaybolurlar.
Berthéas’ın resimlerinde daha ziyade Türkiye kültürel mirasının başyapıtları ile kişinin diyalogu (ki bazen kimin kim olduğu bilinmez) kurgulanmıştır. Çeşitli planlar birbirine karışırlar, detaylar genele karşı üstün gelirler, fakat her zaman kaba arka planlar ile çok detaylı işlenmiş ön planlar arasında bir çatışma vardır.
"Les Stambouliotes - İstanbullular" sergisi, dördüncü boyut olarak kabul edilen “zaman” kavramı ile dalga geçen Sophie Berthéas’ın son sergilerinin mantıksal bir devamıdır. Bu zaman, özellikle, izleyicinin tuval üzerinde göz gezdirme zamanıdır da. İzleyicinin bakışları, duygusal bir filtre olarak resmi yeniden oluşturur. Sonuçta göz, meditasyon ve yansıma alanı olarak resmin kendisinde faaliyet gösterir.