Levent Kırca`yla Tiyatro Üzerine

Söyleşi Röportajlar Levent Kırca`yla Tiyatro Üzerine

Türkiye`nin komedi duayenlerinden Levent Kırca ile tiyatro, sinema, televizyon ve mizah yaşamı üzerine söyleştik.

Paylaş:

Yorumlar:

istanbul.net.tr Ocak 15, 2014
Sanat dünyamızın emektar ismi Levent Kırca‘nın mizah penceresinden tiyatro ve son günlerde de sinema alanında ki çalışmalarını birlikte izledik. Kırca Sohbetimiz sırasında “8 Mart Dünya Kadınlar Günü”’ne değinirken, tiyatromuza emeği geçmiş tüm bayan sanatçılarımızın yanı sıra, “Toto Ana’sıyla” ilgili anılarından söz etmeden de geçemedi.

Sanat dünyasıyla tanışmanızdan başlayalım ?
Sanatı ve insanları seviyorum. Annem öğretmendi ve iyi bir Ut çalıcısıydı; babamsa ressamdı. Yaşama, gözlerimi sanatçı bir ailenin evinde açtım. İlkokuldan beri sanata karşı hep ilgim oldu. Yaklaşık 37 yıllık bir tiyatro yaşamım var. Çok önceleri, tek televizyon döneminde, “Oyun Treni”, “Siz Olsaydınız Ne Yapardınız “ adlı programlar yapıyordum. Rahmetli Özal döneminde “Olacak O kadar” adlı programa başladık. Bir muhalefet, eleştiri programıydı; Sağlık, Emniyet, Askeriye kısacası ülkemizi, tabu olan sistemi eleştiriyordu, duvarlar yıkıldı. Bugün birçok benzer programlar var ve oldukça başarılılar. Biz de kendi programımıza devam ediyoruz, insanların etkilendiğini görüyoruz. Halktan arayıp, şunu oynar mısınız; hatta Millet vekillerinden telefon açıp, biz anlatamadık bari siz oynayarak anlatın etkili oluyor teklifleri alıyoruz.
“RTÜK” le aranız nasıl ?
15 yıldır program yapıyorum, “RTÜK” le problem yaşamadım. Televizyonlarda programlar yaptım, ülkemi yöneten insanları hiciv ettim. Fakat onların tepkileri değil, takdirleriyle karşılaştım. Ne zamanki birilerinin ayağına bastık, o insanlar “RTÜK” ü tetiklediler ve biz, tetiklenen “RTÜK” le karşı karşıya geldik. Durum buydu. Ben şu anda da istediğim konuyu televizyonda oynuyorum, herhangi bir tepkiyle karşılaşmıyorum. 15 yıllık “ Olacak O Kadar “ programında bir kez ceza aldık, o da bilinen bir mevzu idi. “Olacak O Kadar”...
Tiyatronun geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Tiyatro bu ülkenin bir kolu, bacağı, yani onu, ülke geleceğinin bütünüyle, ekonomisi, demokratik yapısıyla değerlendirmek lazım. Ülkemiz gerek coğrafi gerek nüfusu bakımından oldukça önemli ve çok daha iyi yarınlara layık . Allah ülkemizin sanatçısını sanatında var etsin ama tiyatromuzun durumu bir on, yirmi yada otuz sene öncesine göre daha kötü; böyle bakınca bir on sene sonrası daha mı kötü olacak diye soruyor insan; İnşallah iyi olur.
Programlarınızdan birinde lokantada tokat sahneleriniz vardı, önünüze gelen müşteriyi tokatlıyorsunuz, o tokatlar sanki gerçek gibi ...
Oradaki espride soruluyor: “Nasıl sizin lokantanızda bu kadar müşteri oluyor ?” diğeride diyor ki, “Ben kötü davranıyorum insanlara da, ondan çünkü halkımız çok alışık ezilmeye, dövülmeye; bizde alıştıkları gibi davranıyoruz...
Gerçekten tokatlar mı onlar ?
Yani benim oynadığım sahnede tokat varsa, atıyoruz o tokadı ama bana da tokat atılması gerekiyorsa, uzatıyorum yüzümü at o tokadı bana diyorum, at tokadı da doğru dürüst oynayayım ... gerçi az vururlar bana, Patronum diye az denk geliyor fakat biz genelde tokatlarız birbirimizi.
Son filminizle ilgili neler düşünüyorsunuz ?
Son filmi benim ilk deneyimim. Severek yaptığım bir filmdi ama bir kriz döneminde piyasaya çıkmış bir film ama yaklaşık 6/7 haftalık bir süreç içinde yedi yüz bin kişinin üzerinde bir seyirci kitlesi oldu, sonuç itibarı ile film vizyondan kalktığında bir buçuk milyonluk bir seyirci kitlesine ulaşacağına inanıyoruz ki bu, bu gün ki kriz döneminde çok önemli bir seyircidir bu da gösteriyor ki biz bir film daha yapma cesaretini gösterebileceğiz. Film halk tarafından beğenildi bu da bizim için yeterli. Mutlaka beğenmeyenler, eleştirenlerde oldu ama tabiiki biz eleştirilere açığız her zaman.
Tam olarak vermek istediğiniz mesaj neydi.
Sen ne algıladın ?
Ben, gerçek yaşamı gördüm, film çekmenin zorluğunu, şartlarını gördüm. İnsanın temizliğini, duygusallığını ve çevresine saçtığı enerjiyi gördüm. Sizi gördüm, bizden birisini, Türk sinemasının emekçilerinden birini gördüm.
Doğru. Tüm bunların yanında benim anlatmak istediğim; insan yaşamında ekmek kadar, su kadar, gerekli olan sanatın ne şekilde, kimlerin elinde, nasıl yapılaştığı ve nereden nereye geldiği idi. Yani insanı ekmeğinden, suyundan ediyorsun, sanatından da ediyorsun ve sanat kimlere kalıyor ? Bakıyoruz “iki kalas bir heves” ten öte geçilememiş. Tiyatrolar perde kapatıyor. Ülkemizde belli bir sanat politikası yok; bu çok üzücü. Sinemamıza bakıyorsun yabancı filmler arasına sıkışmış birkaç çok değerli arkadaşlarımızın çabalarından öte geçememiş sektörleşememiş bir sinema. Oysa sanatın ekmek, su kadar gerekli olduğunu biliyoruz biz ve bunun altını çiziyoruz. Sinemada, kendi başına çok büyük bir kitle iletişim aracıdır o yüzden biz bu filmi yaparken bizden evvel emeği geçmiş tüm sinemacıları saygıyla selamladık, şu anda da çalışan arkadaşlarımıza saygımız sonsuz. Şimdiye kadar bir çok karakter canlandırdınız, güldürdünüz. Peki siz kimlere yada nelere gülüyorsunuz ?
Ben olaylara, olayların acı yanlarına gülüyorum, durum komedilerine, karşılaştığımız komikliklere gülüyorum. 2002 yılında karşılaştığımız ilkelliklere, hala aşamadığımız bürokrasiye gülüyorum. Bunların dışında, beni karakterler güldürmüyor.
Oya hanımla yıllardır birlikte çalışmak nasıl bir duygu, Oya hanım nasıl bir insan?
Oya ilkeleri olan, disiplinli ve dürüst bir insan.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü hakkında kadınlarımıza neler söylemek istersiniz ?
Ben, hanımlara çok büyük bir saygı duyuyorum, kadınlara, analara saygı duyuyorum. Üstelik, tarih boyunca ezilmişlikleri adına da onlara saygı duyuyorum ve onların çok zeki, yaratıcı olduklarına inanıyorum. Bu anlamda benimde iki yakamı bir araya getiren sevgili eşim olmuştur ona her zaman müteşekkirim.
Çok teşekkür ediyorum sayın kırca. Son sorumda yine, Dünya kadınlar Günü vesilesiyle tiyatro anılarınızda iz bırakmış bir bayan sanatçıdan söz etmenizi istesem...
- Tiyatro yaşamımda çok yakın, çok değerli dostlarım ve onlarla çok anılarım oldu. Şu anda aklıma gelen Sayın İrma Toto Karaca. İrma Toto Karaca Cem Karacanın annesidir. Cem’de, bende ona anne derdik. Çok büyük hayranlık duyduğum bir tiyatro sanatçısıydı. Onunla oynamak çok öğreticiydi, gözüyle, sahnenin neresinde durmamız, nasıl oynamamız gerektiğini hissettirecek kadar büyük bir ustaydı. Eşi Mehmet Karacaydı, o da tiyatrocuydu her ikisi de mesleklerinde birer dehaydılar. Toto Ana ile çok anım var ve 8 Mart kadınlar gününde tiyatromuza emeği geçmiş tüm bayan ustalarımızla birlikte Toto Karacayı da rahmet ve minnetle anıyorum.

Röportaj: Arman TAYRAN

istanbul.net.tr

Kare Kod (QR) Uygulaması

Sitemizde yer alan Mekan sahipleri ,etkinlik düzenleyenler, Kare (QR) kodunuzu oluşturun, bilgilerinizi mobil kullanıcılarla kolayca paylaşın. Oluşturduğunuz kare (QR) kodu yazıcınızdan basarak hemen kullanabilirsiniz.

Herhangi bir yorum yapılmadı ilk yorumlayan siz olun...
Yorumlar yaparak sesini duyur..!

İlginizi Çekebilir

SAYFAYI PAYLAŞIN

Facebook Twitter İnstagram Pinterest Mesaj Email
KAPAT

HAKKIMIZDA

Hakkımızda iletisim Yasal Uyarı Reklam Android Apple
KAPAT