Vedaların ve elvedaların, acı dolu öykülerin, kopuş kararlarının, muzaffer kaçışların mekânı. Sıcak gözyaşlarının, birleşen ellerin, acele yeminlerin, son gülüşlerin, asla unutulmayacak sözlerin ve ömürlük öpücüklerin mekânı… İşte karşınızda tren garı.
Moliere ödüllü Fransız yazar Denise Bonal’in 1990’ların sonunda yazdığı Kayıp Adımlar oyunu, bu topraklara uyarlanarak ülkemizde ilk defa seyircisiyle buluşuyor.
“Kayıp Adımlar Salonu” Fransız mimarisinde garlar, adalet sarayları, meclis gibi kamusal binalarda bulunan, içinden geçildiğinde hedefe varılan holü tanımlar. Bekleyişin yarattığı zamansızlığı yansıtan ve dış dünyayla bir geçiş, bir eşik olan bu salon; aynı zamanda muhalefetin, kayıpların, seçil(e)meyenlerin de yeridir.
Oyunumuz, Alan Kadıköy’ün fuayesinden merdivenlerine tüm mekânı bir “Kayıp Adımlar Salonu”na çeviriyor. İzleyiciyi hayali bir tren garında; gidip dönenlerin ve dönmeyenlerin, kavuşup ayrılanların, zorla gönderilenlerin ve gidemeyip kalanların hikayesine tanık olmaya davet ediyor. Garın birbirine bağladığı insanlar, bazen kendilerine, bazen çok uzaklara çeşitli yolculuklara çıkıyorlar.
Hem yoğun bir göç aldığımız hem de çok fazla göç verdiğimiz bugünlerde gitmek ve kalmak, yolun kendisi ve attığımız ya da atamadığımız adımlar üzerine düşünmek için Türkiye’de zaman içinde şehrin ve yurttaşların hafızasından silinmiş olan “Tren Garı”nda buluşuyoruz.