Son Yok - Sana Söyleyeceğim Çok Şey Var
Bir ölüm hikayesi.
Yaşanmış bir hikaye.
İki kardeşin hayata ve ölüme dair çarpıcı, duygusal yolculuğu.
Her yaşanmışlığın bir hikayesi, hatta birden fazla hikayesi vardır ama bu aynı zamanda bir “gidiş”, bir “ayrılış” hikayesi. Birbirine bağlı, sıradışı iki kardeşten birinin aniden hastalanması ve komaya girmesiyle başlayan, tasavvuf öğeleriyle dolu mistik yolculukları. Yazar, anevrizma geçirip komaya giren doktor ağabeyi hayata tutunsun diye onunla düşünce yoluyla iletişime girer. Akrabalar, yaşanmışlıklar ve anılarla dolu bir hastane süreci boyunca ağabeyiyle kelimeler olmadan konuşacaktır.
İki kardeşin arasındaki iletişim öncesinden de güçlüdür artık. Kardeşinin bir şekilde kendisini duyduğunu hisseden yazarın ona güç vermek için şimdiye kadar kullanmadığı sevgi diline ihtiyacı vardır. Komada yatan ağabeyine anbean kendisine ne olduğunu anlatır. Ona kimi zaman çocukluk anılarını, kimi zaman paylaşmadığı duyguları, kimi zaman da geçmişte öfkesine hatta egosuna yenik düştüğü anları anlatacaktır.
Yazar Ayşegül Ekinci, Türk basınını uzun yıllardır yurtdışında başarıyla temsil eden bir gazeteci. Guantanamo Askeri Üssü’ne giren dünyadaki ilk kadın gazeteci, aynı zamanda savaş muhabiri. Afganistan, Pakistan gibi iç savaş olan bölgelerde habercilik yapan deneyimli ve korkusuz bir haberci. Ve aynı zamanda enerji, ruh ve fizik bedende yirmi yılı aşan bir süredir çalışmalar yapan bir şifacı, eğitimci.
Sana Söyleyeceğim Çok Şey Var SON YOK, hayatı korkusuzca deneyimleyen kadın gazetecinin yarın kaygısı olmadan, ölüm kavramını düşünmeden yaşadığı hareketli hayatının nasıl değiştiğini anlatıyor. Doktor ağabeyinin ansızın hastalanmasıyla kendi içselinde ve yakın çevresiyle yaşadığı dinamikler kitapta bütün çarpıcılığıyla veriliyor. Ekinci hikayesini anlatırken ağabeyini kaybetme gerçeğiyle karşı karşıya kaldığında varlığının derinliklerinde aradığı cevapları ve yaşam analizlerini tüm samimiyetiyle ortaya koyuyor.
Ve araştırmacı gazeteci olan yazarın, ağabeyinin ölümüyle ve sonrasında yaşadığı çarpıcı, mistik, olağanüstü olaylar onu “ölüm ve doğum” arasındaki ilişkiye dair yeni bir deneyim yaşamasına neden oluyor: “Sevginin” tek gerçeklik olduğu ve ölümün insan zekasının algıladığı manada bitiş olmadığı...