Yoksulların ve kimsesizlerin, köy ve kasabalardaki kendine özgü hayatın, adaletsiz
bir düzenin çarkında dönüp sonu felakete varanların öykülerini Sabahattin Ali duru ve
gerçekçi bir dille anlatıyor ve bize değişen bir memleketten insan manzaraları sunuyor.
Karanlıktan, yüzünü kamçılayan kar ve rüzgârdan, dizlerine sıçrayan çamurdan ve duyduğu seslerden korkuyordu. Açlığı, sıska kardeşlerinin korkunç gözlerini, yorgunluğunu unutmuştu. Bir an evvel varmak, ocakta küllenen bir odun parçasıyla aydınlanan toprak dama girmek ve bir köşede saklanmak istiyordu. Ne yatmak, ne dinlenmek, sadece bir dört duvar arasında bulunmak... Bu geniş karanlıktan, bu seslerden kaçmak...