Özdemir Altan’ın “Don Kişot” serisindeki yapıtları, hem sanatçının geçmişteki sanat anlayışıyla, hem de bugün, geldiği noktadaki bitmek tükenmek bilmeyen üretkenliğinin göstergelerini ortaya koyması açısından önemli. İlk defa ileri sürdüğü soyağaçları konusu, bilindiği üzere 1990’da ele alınmaya başlanmıştır. Bu soyağaçlarında gizemli ve simgesel duran bütün işaretler dünyası, 2000’li yıllarda gizemli ve simgesel olmaktan çıkarılarak, bizzat yapıt serilerinin adı ve romantik vurgulamalar bağlamında bir ekspresyonist duyarlığın peşinden gitmeye başladı. Öncelikle belirtmek gerekir ki, “Don Kişot” serisindeki tüm yapıtlar, söz konusu böyle bir duyarlığın temsilini üstlenir.
1990’ dan itibaren ele alınan soyağaçlarındaki göstergelerden sadece biri olan ve sıkça sanatçı tarafından vurgulanan “İch bin Maler (Ressamım)” işareti, “Don Kişot” resimlerinde değiştirilerek “İch bin nicht (Ben değilim)” vurgusuna yönelmesi, bir şeyin dönüştüğüne dair bir işaret, dahası bir önem noktasına (wichtiger punkt) ulaşan değişim anlamına gelir: Resimlerindeki simgesel özne sanatçısının kendisiyken, şimdi kendisi değil, dolayısıyla “Don Kişot” serisinde olduğu gibi Don Kişot’tur.
Resim sanatında yapıtlar aracılığıyla ele alınmak istenen bu dönüşüm, dolayısıyla konunun çağdaş Türkiye resminin simgesel yer değiştirmeler bağlamıyla olan ilgisi açısından Özdemir Altan’ın Don Kişot resimlerinin de içinde olduğu ortalama 2004’ten sonraki farklılaşan süreci, izleyiciye gene büyük heyecanlar ve dolayısıyla katkılar sunmaya devam etmektedir.
Türk resminin önemli temsilcilerinden Özdemir Altan’ın “Don Kişot’un Soyağaçları” adlı sergisi 4 Ekim – 4 Kasım 2012 tarihleri arasında 44a sanat galerisinde izlenebilir.
- Yorumlar ve Derecelendirmeler
- Herhangi bir yorum yapılmadı ilk yorumlayan siz olun...